14 Mart 2015 Cumartesi

Mutluluk Kavgası...

        Sloganlarla iniyoruz Kazlıçeşme yokuşunu sıkı sıkı tutuyorum babamın elini. Mehmet amca geçiyor yanımızdan omzunda oğlu. Arkadan mahallenin bıçkın delikanlıları şarkı söyleyerek , gülerek devam ediyorlar. Stad tıklım tıklım yaşlılar çekirdek çıtlıyor , biz hep bir ağızdan bağırıyoruz. Bugünlerde o stadı kaderine terk ettik. Mahalle aralarında anons yapılmıyor. Maç günü satılan o enfes gevrek simitler yok. 25 kuruşa aldığımız kağıt helvada...

          Okuldan koşarak geliyorum eve , daha milenyum çağına geçmedik. Annemizin dizinin dibinde Rosalinda seyrediyoruz. Ah yok mu o Fernando Jose ilik gibi kıza ne acılar çektirdi. Ama neyse ki Meksikalılarda bizim gibi mutlu son müptelası olduğundan mercimeği fırına, çocuğu da kucağa verdik. Pembe dizi tadındaki hayatım Annemin kafama kitap vurması ile değişti. Kim derdi bir Şeker Portakalı ile başlayan hevesin yerini 1000'i aşkın kitapla dolu rafların alacağını.

           Sakallarım yeni yeni çıkıyor, ayna karşısında tek tek sayıyorum. Ergenlik sivilcelerim , çenemdeki tüylerden daha fazla o zaman. Traş olmak yerine , onları kurculamayı yeğliyorum. Hayat akışına bırakılacak kadar saf ve temiz o günlerde. Hayaller cepte harçlık , nasihatler kulağımıza küpe olmuş. Kızlı erkekli hatalarımızdan keyif alıyoruz, daha ders çıkaracak yaşlarda değiliz çünkü. Bizi hayallerimize yaklaştıran puan sistemi , arkadaşlarımızdan ayrı düşürdü. Mesafeler uzayınca eski samimiyette kalmadı ya. İşte yavaş yavaş boka sarmaya başladı hayat.


             Yine bir gün amfideyim. Amaçsız yüzlerce insan, mesaisini doldurmaya gelmiş bir hoca. Sürpriz yapar mı acaba sınavda derken , bir de ne olsun. O çok korktuğumuz 2 vize bir finalli haftalar aslında şemsiyenin sapıymış. Diploma aldıktan sonra açılınca anladık :)

              Vatan sana canım feda, Her Türk asker doğar , Türk övün çalış güven....Ayaklarımın tabanları şişti uygun adım yürümekten.  Allahım nasıl geldim buraya demeye kalmadan içtima alanında hazır oldayım. Tok bir sesle sağol , Piyade Onbaşı Murat Koçhan emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım. Kamuflaj her ne kadar yakışmasa da , mantığı aradığım onca günler aslında kapıdan içeri girerken nizamiyede bıraktığımı hatırlayamasam da güzeldi o günler.  Bir bardak sıcak çay ile 3 kişi bir araya gelip çekirdek eşliğinde hayallerimizi konuştuğumuz günler ne kadar çabuk geçti. Her akşam gecenin ışıkları Tokat'ı aydınlatırken aklıma ailem , dostlarım gelirdi. Bensiz içtikleri çayın tadı aynı mıydı acaba?

               Ve şimdi her akşam mesai bitimi sonrası derin bir oh çekerek tutuyorum evin yolunu. Kurbanlık koyun gibi metroya girerken , dert etmiyorum bazı şeyleri. Hepimiz kader kurbanları değil miyiz ne de olsa. Ben hayal kurmaya devam ediyorum. Birkaç yıla kendim gibi bir kader kurbanı bulursam takıvereceğim halkayı parmağına. Gel aynı yastıkta ortak hayallerimiz olsun diyeceğim. Birden değil yavaş yavaş olsun her şey. Paranın değil , birlikteliğin getirdiği mutluluğu yaşayalım. Çocuk yapmak için çok geçe kalmayalım. İtiraf edeyim, geceleri çocuk ağlarsa sen kalkar bakarsın ama korkma uykusuzluktan düşeceğin zaman benim omzum var. Düşünmeden yaslana bilirsin diyeceğim. Yalnız başıma tadına vardığım herşeyi bir aile olarak yapacağız. Eminim sevdiğim kadında benim gibi Üsküdar'ın manzarasında huzur , havasında saadeti bulacaktır.

                 Hayalini kurduğum hayatın ayağıma geleceğini düşünüyordum. Bir tesadüfle hayatımın aşkını bulmayı bekledim. Sayısal lotoda yıllardır oynadığım aynı rakamlarla en fazla 4'ü tutturdum.  Sanırım mutluluk bizim köşede bakkalda da satılmıyor. O zaman ne yapalım beklemeye devam mı edelim. Yoksa tabana kuvvet ; hayallerin ,  mutluluğun ve aşkın peşinden mi koşalım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dünyaya hoş geldiniz orospu çocukları!

Çocukluğumdan beri her zaman yaşadığım bir duygu vardır. Bunaldığımda kaçıp saklanabileceğim bir yer bulmak ve orada yalnızlığın verdiği ses...