1 Ekim 2017 Pazar

TO DO LIST...

Eminim ki hepimizin 30 yaşına gelmeden önce  bir to do list'i ( yapılacaklar listesi) vardır. Hayatı akışına bırakamayacak kadar berrak bir hayatımız olmadığına göre, yeni doğan her gün serengeti ormanlarındaki aç aslan sürüsü gibi bir hedefin peşinden koşmak zorunda hissediyoruz kendimizi. Daha az ile yetinip, sade bir yaşantıya elbette sahip olabiliriz. 

Çevremden farklı tepkiler almaya başladım. Hiçbir zaman popüler, karizmatik, sözüne itibar edilen birisi olmaya çalışmadım. Zaten istesem de öyle olabilecek donanıma da sahip değilim. Hem dış görünüş olarak, hem de düşünce dünyası olarak. Misal kimileri neden bu kadar karamsar cümleler kuruyorsun diyorlar. Bunu diyenler ununu eleyip eleğini asmış ev hanımları ve şirkette benim yöneticim olan maddi açıdan rahatlamış insanlar. Neden argo ve küfür kullandığımı soranlar da oluyor. Can Yücel'e sığınıyorum. "Bu kadar orospu çocuğunu küfürsüz nasıl anlatayım" ya da "Çok küfür ediyormuşum ne yapayım hayatımı sikenlere şiir mi yazayım?"

Yazıya yine birazcık derdimi anlatarak başladım. Fakat şimdi asıl meseleye giriyor ve yapılacak listemin satır başlarını okumaya değer bulanlarla paylaşıyorum. Belki imkanı olanlar da bir şevkle ufak tefek değişiklikler yapma kararı alır hayatında.

  • Kütüphanemi zenginleştirmek adına yaklaşık 150 tane yazar belirledim. Bu yazarların okumadığım ve dikkate değer kitaplarından yine yaklaşık 750 adet kitabı bir excel dosyasına not almaya başladım. 27 yaşındayım ve 30 yaşıma da kadar tüm bu kitapları kütüphaneme dahil etmek için elimden gelen tüm çabayı sarf edeceğim. 
  • 16 yaşımdan beri  okumakla yetinmeyip aynı zamanda yazıyorum. Okunmaya değer midir bilemem? Ama piyasada sosyal medya fenomeni olmuş, tanıdıklarının vasıtasıyla bir köşe sahibi olmuş yüzlerce insan var. Ölmeden önce arkamda kalıcı bir eser bırakma hayalim var. Galiba iki şiir kitabını dolduracak kadar şiir yazdım. Bu üç yıl içerisinde dergilere değil de yarışmalara gönderip şansımı deneyeceğim. Yarım kalan bir roman denemem vardı onu da tamamlarsam fena olmaz. 
  • Nasip olursa bu sene yüksek lisansı bitiriyorum. Önümüzdeki sene iktisat teorisi alanında doktoraya başlamak için ufaktan da olsa hazırlıkla başlıyorum.
  • Yaklaşık 2000 kitaplık  bir kütüphane ve film kültürü oluşturabildim. Bunun yanında seyahat ettiğim yerlerden oraların simgesi olan karpostal ve minyatür oyuncak koleksiyonu yapmak gibi bir hayalim var. İleride olur da evlenirsem çalışma odamı kitaplar, plaklar ve gezdiğim yerlerden getirdiklerimle dolduracağım. 
  • Maalesef yurt dışına çıkıp gezmek için biraz geç kaldım. Yoksa götüm götüm gezip, Pisa kulesine parmak ucumla dokunur, Mostar köprüsünden atlar, Prag'daki mimarlık harikasına uçan tekme atardım. Benim de kendimce bir rotam var. Okumaktan haz duyduğum yazarların anlattığı veya onlarda iz bırakan yerleri gezeceğim. Misal Kafka'nın Prag'ı , Hayao Miyazaki'nin çizdiği eşsiz Japon kırsalları ve adaları, Pablo Neruda'nın Santiago'su, Gabriel Marguez'in Kolombiya'sı, Murakami'nin Kobe'si ve Tokyo'su, Aytmatov'un Kırgızistan'ı vs. vs.

  • Bunca şeyden sonra sanırım sürekli alay ettiğim, şiirler yazdığım yalnızlığımla ilgili de planlarım yok mu diye düşünebilirsiniz. Aslında yalnızlığı o kadar çok seviyorum ki; şikayet etmemin sebebi insanlar homoseksüel olduğumu düşünebilir ya da asosyal mi lan bu diyebilir fikri. Sürekli bir elmanın yarısını tamamlama düşüncesi, boş vakitleri bir kadınla baş başa geçirmek, tabi ki erkek milleti olarak cinsel hazları gidermek, ya da idealist çiftler gibi sosyal medyadan mutlu çift pozları vermek... 
  • Hiç aşık olamadım, nasıl bir duygu olduğunu da maalesef bilemiyorum. Uzun süre bağlanamadığım için bir süre sonra ilişki de tıkanıp, kız arkadaşımla buluşmak yerine tek başıma takılmak için bahaneler uydurmaya başlıyorum. Daha doğrusu şikayet ediyorum ama tamamen egoistlik benimkisi. Ruh ikizi olayına inanıyor gibiyim. Kendi özel hayatı ile beraber olduğu insana ayırdığı zaman arasında denge kurabilen bir kızla henüz tanışmadım. Tabakhaneye bok yetiştirmediğime göre henüz zamanım var. Belki kitapları en az benim kadar seven. Kendi kelimeleri olan, kara mizahı, karamsarlığı seven, kendine vakit ayırmaktan hoşnut olan, her türlü konuyu dilimin kemiği olmadan rahatlıkla konuşacağım birisi ile tanışırım. Hee hayal kurma, çok idealist olma böylesini bulamazsın diyenlerinizi duyuyorum. Sıkıntı değil 35'ime gelmeden mantık evliliği yapar, peşi ardına çocukları koyarım. Kocalık dediğin de en nihayetinde bir kamu hizmeti değil mi? Askerlik yapmış insanlarız, kocalık mı yapamayacağız. Peki karıcım der mutlu mesut yaşamayı deneriz elbette...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dünyaya hoş geldiniz orospu çocukları!

Çocukluğumdan beri her zaman yaşadığım bir duygu vardır. Bunaldığımda kaçıp saklanabileceğim bir yer bulmak ve orada yalnızlığın verdiği ses...