Sene 2018, yaş 28, üniversiteden mezun olalı 6 sene, askerden döneli 4 sene olmuş. SGK prim günü ise 1509 gün olmuş. Vay anasını diyor insan kendi kendine. Evimizin okula bitişik olduğu günleri hatırlıyorum. Teneffüs zili ile uyandığım sabahlar olurdu. Yeni güne andımız ile başlardık. Cuma günlerinin en güzel anı ise İstiklal marşını okuduğumuz ve son sözünü uzatarak İstiklalllllll dediğimiz andı.
Şimdi ise saçlarım beyazlamış, seyrekleşmiş, kilo almışım. İş çıkışı koştura koştura spor salonuna gidip zayıflamak için para ödeyen salaklardan biri olmuşum. Koşarken arkamdaki ekranlarda vücut geliştirmeci kaslı erkekleri gösteriyorlar. Yanlarında ideal vücut ölçülerine sahip ve mutlaka bronz tenli bir hatun. Hemen o an bir gaza gelerek ağırlığın altına giriyoruz ama nafile.
Yüksek lisans bitmek üzere iken arada kampüse uğruyorum. Üniversitenin çimlerine uzanmış gençler, banklarda sarılıp öpüşenler, kütüphane de arkasına yaslanıp kitap okuyanlar hepsine özeniyorum. Geçip giden zamanın değerini bilemediğim için kendime kızıyorum. Hâlâ daha hayatın anlamını aramaya çalışıyorum. Sevdiğim şeyleri yapabilmek için zamana ve paraya ihtiyacım var. Fakat para kazanmak için sevmediğim işlerde çalışıp zamanımı harcamam gerekiyor. Sevdiği işi yaparak para kazananlar veya para kazandığı için işini sevmeye çalışanlardan olamadım bir türlü.
Her geçen gün insanlara olan inancımı kaybediyorum. Kitaplardaki kahramanlarda teselliyi buluyorum. Artık izleyecek kalitede film bulamadığımı düşünüyorum o yüzden izlediğim filmleri tekrar tekrar izlemeye başladım. Allahtan daha okunacak binlerce güzel kitap var yeni kitaplar yazılmasa bile. Bir gün ben de yazdıklarımı yayınlama cesareti bulabilir miyim? Sanırım 30 yaşımda bu hayalimi gerçekleştireceğim. Evet bir şaheser çıkmayacak ortaya ama kendimi anlatarak, benim gibi düşünenleri bulurum düşüncesi ile yapacağım bu işi.
Sadece çok çalışarak ve iş ahlakına sahip olarak çok para kazanılmayacağını öğrendim. Geleceğini inşa edip, dürüst bir insan olarak, entellektüel ve her düşünceye saygı duyarak iyi bir insan ve anlayışlı bir sevgili olunmayacağını da öğrendim. Bunlar tamamen şans işi. Akışına bırakmak lazım hayatı. Mutlu olacağımız iş ve mutlu olacağımız eş bizi bulur, eğer bulamazsa da kendimize has mutsuzluğumuzla yaşamayı öğrenmek zorundayız. Tıpkı şimdi olduğu gibi.
Dedemden üç beş kuruş miras kalsa da bizimkiler biraz rahatlasa diye düşünüyorum. Valla kendim için bir şey istemiyorum. Yeter ki ben gönül rahatlığı ile istifamı basıp, aklıma eseni yapabilecek özgürlüğe sahip olayım. Akademisyen olmak aklımın bir köşesinde hep vardı. Fakat işin içine girip görünce anladım ki bu ülke şartlarında ben bunu yapamam. Yani tanıdığınız ve bildiğiniz Murat olarak bu işi yapmama izin vermezler. Şu an yaptığım işi ise uzun yıllar yapamayacağımın farkındayım. Bir aileyi zengin ederek, yıllarca aynı kurumda çalışmak, milyon dolarla oynayıp ay sonunu zor getirmek, borç para ile hayaller kurmak... Sanırım 40'lı yaşlarıma gelmeden Hollywood filmlerindeki entellektüel seri katillerden birisi olurum.
Hayatın ufaktan da olsa rayına oturduğunu görüyorum. Hatrı sayılır bir kariyerim var. İş ve arkadaş çevremde güvenilir ve bilgili bir insan olarak kabul görebildim. Ama herkes birazcık deli gözüyle bakıyor bana. Eee o kadar da olacak. Bir ilişkiyi yürütebilecek vasıflara sahip olmadığım için sanırım evlenemeyeceğim. Ya da mantık evliliği yapıp ömür boyu beni seven değil bana katlanan bir insan ile yaşamak zorunda kalacağım. Çünkü diğer türlü pompadan pompaya koşacak, çapkınlık yapacak bir potansiyelim yok maalesef. Çocuklarının nefret edip, eleştirdiği bir baba; karısının beğenmediği bir eş olacağım. Sokrates'in de dediği gibi "Evlenin, evlenin. İyi bir eş bulursanız mutlu olursunuz. Bulamazsanız filozof olursunuz."
Önümüzdeki günlerde birkaç acente ile görüşüp yurt dışında doktora ve dil eğitimi imkanlarını araştıracağım. Bakalım belki şans bana da güler. Bir kapının kapandığı yerde yenisi açılır ve hayatın anlamını bulabileceğim yolculuklara çıkarım. Bilmem ki Şirinler çizgi filminde de dediği gibi "Uslu bir çocuk olursam belki bir gün ben de Şirinler'i görebilir miyim ki!"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder