Can Yücel'in bir şiiri aklıma geldi bugün eve dönerken. Ve şiiri kendime uyarlarken buldum kendimi.
14 yaşındaki ben, 22 yaşındaki ben ve 28 yaşındaki ben Kuzguncuk sahilinde bir banka oturmuş manzarayı izliyoruz.
14 yaşındaki ben döndü ve konuşmaya başladı. "Bir gün büyük bir futbolcu olacağım. Tıpkı Emre Belözoğlu gibi. Ailemi maddi açıdan rahata kavuşturacağım. Doğup büyüdüğüm mahalleye dönüp insanlara olan vefa borcumu ödeyeceğim. Eski arkadaşlıklarımı devam ettireceğim. Mütevazi kalmaya özen göstereceğim. Güzel bir kadınla evleneceğim ama tek özelliği güzel olması olmayacak. Futbolcu olsam bile cahil kalmamak için özen göstereceğim. Bir diploma sahibi olacağım."
22 yaşındaki kahkaha attı. "Çok toysun henüz, söylediklerinin hepsini yapabileceğine inanıyor musun?" dedi. 28 yaşındaki ben tebessüm etti. Neden olmasın sen yeter ki bunları istemekle kalma. Çok çalış, elinden geleni ardına koyma dedi."
22 yaşındaki ben elindeki bir fincan sıcak çaydan uzun bir yudum aldı. "Zamanında derslerime çalışmak yerine okuldan kaçıp top oynadım. Hem ailemi hem de kendimi kandırdım. Evimden kilometrelerce uzakta, kıt kanaat geçinerek okumak zorunda kaldım. 18 yaşıma kadar doğru düzgün ders çalışmayan ben, oturup saatlerce ders çalıştım ki; iyi bir ortalama ile mezun olayım. Fakat treni bir kere kaçırmıştım. İyi bir üniversitenin diplomasına sahip olmadığım için basamakların en altından çıkmaya başlayacaktım. Fırsat eşitliğinin olmadığı iş dünyasında tırnaklarımla kazıyarak çalışmak zorunda kalacağım. Asla bankacılık yapmayacağım. Bağımsız denetim firmalarında geceli gündüzlü çalışılır mı canım? Hem zaten beni de oralarda işe almazlar? Peki ben ne yapacağım henüz karar veremedim. KPSS'ye girip memur mu olsam? Ama torpil ve siyasi referans ne olacak? Akademisyen olabilir miyim ki? Zengin olmak istemiyorum. Akşam evime erkenden gideyim, çayımı içeyim, kitabımı okuyayım bana yeter."
14 yaşındaki ben bu sözleri duyunca ileride futbolcu olamayacağını anladı. Yüzü düştü. Yaşadığı hayal kırıklığını atlatması birkaç yılını alacak gibi. 28 yaşındaki ben uzaklara daldı. Elindeki şiir kitabını açıp o an ki ruh haline iyi gelecek cümleleri aradı. Birasından uzun bir yudum çekti. Özdemir Asaf'ın kitabından altını çizdiği bir cümleyi okudu. "Mutluluk ele geçirilecek bir şey değil. Ya elde edilmeden önce düşünülen bir amaç ya da elden kaçırıldıktan sonra anlatılan bir hikayedir."
Birbirinden farklı paralel hayatlarımın hepsinde kurduğum tüm hayallerin suya düştüğünü gördüm. İyi bir futbolcu olabileceğimi söylüyorlardı. Aynı zamanda iyi bir öğrenciydim. Okuldan kaçıp top oynamasaydım İstanbul'daki iyi üniversitelerden birinden mezun olabilirdim. İyi bir çalışandım. Di'li geçmiş zaman kullandığıma bakmayın. Hâlâ çalışıyorum ama artık geleceğe dair somut hayaller kurmuyorum. Mevcut işimle bir ömür boyu çalışıp helal yollardan yaşamak istediğim semtteki evi alamayacak gibi duruyorum. Bankadan 20 yıl vadeli borçlanıp alabilirim ama sanırım mezara girene kadar borcunu ödemekle geçer ömrüm. Tıpkı o çok eleştirdiğim babam gibi kırk yıl boyunca alın terimle çalışıp hiç bir şeye sahip olamayacağım diye korkuyorum bazen.
Fakat sonra babamın aslında isteyebileceği çoğu şeye sahip olduğunu düşünüyorum. İyi bir eş, iki tane çocuk, 40 yıllık arkadaşlıklar, sağlıklı bir beden, mütevazi bir hayat... Evet hâlâ ikimiz beraber çalışıp kirayı ödemek zorundayız. Kenara üç beş kuruş para koyup bir ev almanın derdindeyiz. Demek ki bizim de eşek gibi peşinden koşacağımız havucumuz buymuş ne yapalım.
Nazım Hikmet'in de dediği gibi: "Ben doğacak çocuğumdan geri, babamdan ileriyim." Babamın yaptıklarından da yapamadıklarından da gerekli dersleri almaya çalışıyorum. Evet üzerime oturan şık kıyafetler giyip gezmiyorum. Ayağımı yerden kesecek bir araba almak yerine işime de, gezmeye de toplu taşıma araçlarıyla gitmeye devam ediyorum. Kenara koyup birikim yapmam gereken parayla kitap almaya devam ediyorum, okumaktan zevk alıyorum. Deniz kenarında oturup kimi zaman şiirler, kimi zaman kendimi anlatan kelimeler yazıyorum. Eskiden bir fincan çay beni rahatlatırdı. Artık bir duble rakı, ya da bir şişe bira da rahatlatabiliyor. Babam gibi olmayacağım dediğim her geçen gün. Babam kadar emekçi, babam kadar yorgun ve babam kadar düşünceli oluyorum.
Sanırım hayatımın geri kalan günlerinde evleneceğim kadınla tanışıp birkaç tane de çocuk sahibi olmak beni bekliyor. Onlara iyi bir hayat sunmak için çalışacağım. İyi bir gelecekleri olsun diye; iyi bir eğitim almaları için çabalayacağım. Ve bunları yaparken anlayışlı ve sevecen bir eş ve baba olarak kalmaya çalışacağım. Yani babamda eksik olan şeyleri benim tamamlamam gerekecek. Bunları tek başıma yapmam imkansız gibi. O yüzden iyi bir eş, iyi bir arkadaş ve iyi bir anne olabilecek kadınla tanışmam gerekiyor... Asıl sınav şimdi başlıyor gençler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder