İnsan nasıl bir ruh haline bürünmüş ise etrafında olup bitenleri buna göre değerlendiriyor. Okuduğum her kitabın kahramanında kendimden izler buluyorum, her filmde belli sahnelerde dejavu oluyorum. Ama bugün babamın dedikleri duyduktan sonra gerçekten bir hayli güldüm ve düşüncelere daldım.
Bu yaşıma kadar hep sessiz kaldı, başardığım zamanlarda da hüsrana uğradığım zamanlarda da hep kenardan izlemeyi tercih etti. Elini omzuma atıp teselli de etmedi, gülerek sarılıp tebrikte...Yine de içten içe hep düşünürdüm kalbinin bir köşesinde benim için büyük ümitler besliyordu. Bir gece daha onu hayal kırıklığına uğratmanın burukluğu ile yatacağım belki ama güneşli günler pek de uzağımızda değil.
Gelelim bugün ne olduğuna 23 yaşıma gelmeme rağmen babam hala nedense bazı şeyleri yüzüme söylemek yerine anneme fısıldamayı tercih ediyor.Aslında annemin evde yıllardır harika bir arabuluculuk yapıyor babam ile benim aramda. Ben babamdan hiç bir zaman yüzüne karşı gidip şunu istiyorum diyemedim, hep annem ön ayak oldu. Babam da bana hiç nasihatte bulunmadı hep annem elçisi oldu. Ve bugün aylardır evde boş boş oturan bana, babam önemli bir tavsiyede bulundu. Tabi ki bunu yüzüme söylemedi, sadece kendi kendine söylendi. "Gitsin AK Parti'ye üye olsun illa ki bir yerde iş bulur :)" Evet yanlış duymadım. Hayat nelere gebe. Bu söz bana okuduğum bir kitaptaki dizeleri hatırlattı. Olmuş olan gerçek olayları. Hitler döneminde Almanya'nın gücüne güç kattığı, ekonomik kalkınmasını tamamladığı, üstün ırkı yaratmaya çalıştığı, süper güç olma yolunda ilerlediği bir dönemde Nazi Partisine üye olmayanların iş bulmakta zorlandığı, bir yerlere gelmek isteyenlerin ise cirit attığı bir Alman siyasi yapısından bahsediyorum. Babam salonda konuşurken ben odamda gülümsüyordum sadece. Sağ elimi kaldırıp "Heil Tayyip" bile dedim. Kolumda ampul simgesi bir pazubant, badem bıyık falan. Hey Allahım şu zor günlerde bile mutlu olmak için #bimilyonneden :)
Fight Club filmini de anımsadım bir yandan. Tyler Drden'ın o klişe olan ve beynime kazınan meşhur sözleri "Biz televizyon izleyerek, milyonerler, sinema tanrıları, rock yıldızları olacağımıza inanarak büyüdük ama olamayacağız...Hepimiz heba oluyoruz...Bütün bir nesil benzin pompalıyor, garsonluk yapıyor ya da beyaz yakalı köle olmuş...Reklamlar yüzünden araba ve kıyafet peşindeyiz...Nefret ettiğimiz işlerde çalışıyor, gereksiz şeyler alıyoruz... Bizler tarihin ortanca çocuklarıyız...Bir amacımız yok; ne büyük savaş ne de büyük bir buhran yaşadık...Bizim savaşımız ruhani savaş... Ve bunalımımız kendi hayatlarımız..." Tam olarak bu işte; dövüşmek için bir insana, bir amaca ihtiyacımız yok. Her sabah kalktığımızda aynanın karşısındaki insan ile dövüşüyoruz zaten. Daha çok para kazanmak, daha fazla tüketmek, daha fazla kişi tarafından beğenilmek, insanlardan saygı görmek, egomuzu tatmin etmek için bitmek bilmeyen bir dövüş. Yara izi yok, acı yok sadece yılların eskittiği bir yüz ve çöpe atılan onlarca hayal...
Bu yaşıma kadar hep sessiz kaldı, başardığım zamanlarda da hüsrana uğradığım zamanlarda da hep kenardan izlemeyi tercih etti. Elini omzuma atıp teselli de etmedi, gülerek sarılıp tebrikte...Yine de içten içe hep düşünürdüm kalbinin bir köşesinde benim için büyük ümitler besliyordu. Bir gece daha onu hayal kırıklığına uğratmanın burukluğu ile yatacağım belki ama güneşli günler pek de uzağımızda değil.
Gelelim bugün ne olduğuna 23 yaşıma gelmeme rağmen babam hala nedense bazı şeyleri yüzüme söylemek yerine anneme fısıldamayı tercih ediyor.Aslında annemin evde yıllardır harika bir arabuluculuk yapıyor babam ile benim aramda. Ben babamdan hiç bir zaman yüzüne karşı gidip şunu istiyorum diyemedim, hep annem ön ayak oldu. Babam da bana hiç nasihatte bulunmadı hep annem elçisi oldu. Ve bugün aylardır evde boş boş oturan bana, babam önemli bir tavsiyede bulundu. Tabi ki bunu yüzüme söylemedi, sadece kendi kendine söylendi. "Gitsin AK Parti'ye üye olsun illa ki bir yerde iş bulur :)" Evet yanlış duymadım. Hayat nelere gebe. Bu söz bana okuduğum bir kitaptaki dizeleri hatırlattı. Olmuş olan gerçek olayları. Hitler döneminde Almanya'nın gücüne güç kattığı, ekonomik kalkınmasını tamamladığı, üstün ırkı yaratmaya çalıştığı, süper güç olma yolunda ilerlediği bir dönemde Nazi Partisine üye olmayanların iş bulmakta zorlandığı, bir yerlere gelmek isteyenlerin ise cirit attığı bir Alman siyasi yapısından bahsediyorum. Babam salonda konuşurken ben odamda gülümsüyordum sadece. Sağ elimi kaldırıp "Heil Tayyip" bile dedim. Kolumda ampul simgesi bir pazubant, badem bıyık falan. Hey Allahım şu zor günlerde bile mutlu olmak için #bimilyonneden :)
Fight Club filmini de anımsadım bir yandan. Tyler Drden'ın o klişe olan ve beynime kazınan meşhur sözleri "Biz televizyon izleyerek, milyonerler, sinema tanrıları, rock yıldızları olacağımıza inanarak büyüdük ama olamayacağız...Hepimiz heba oluyoruz...Bütün bir nesil benzin pompalıyor, garsonluk yapıyor ya da beyaz yakalı köle olmuş...Reklamlar yüzünden araba ve kıyafet peşindeyiz...Nefret ettiğimiz işlerde çalışıyor, gereksiz şeyler alıyoruz... Bizler tarihin ortanca çocuklarıyız...Bir amacımız yok; ne büyük savaş ne de büyük bir buhran yaşadık...Bizim savaşımız ruhani savaş... Ve bunalımımız kendi hayatlarımız..." Tam olarak bu işte; dövüşmek için bir insana, bir amaca ihtiyacımız yok. Her sabah kalktığımızda aynanın karşısındaki insan ile dövüşüyoruz zaten. Daha çok para kazanmak, daha fazla tüketmek, daha fazla kişi tarafından beğenilmek, insanlardan saygı görmek, egomuzu tatmin etmek için bitmek bilmeyen bir dövüş. Yara izi yok, acı yok sadece yılların eskittiği bir yüz ve çöpe atılan onlarca hayal...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder