Kış kapıya dayandı. Atkılar,eldivenler, kalın montlar giyilmeye başlandı. Annemin uuu çok soğuk sıkı sıkı giyin bak hasta olup başıma kalma dediği günler geldi. Özellikle bu yıl kışın gelmesine ayrı bir sevindim. Bahanem de hazır bu soğukta dışarı çıkıpta ne yapacağız oturun oturduğunuz yerde. Malum insan işsiz olunca sağa sola gezmeye para yetiştiremiyor. Kocaman adam olduM, babamdan harçlık istemeye yüzüm yok. İyi ki geldin be karakış. Evimde oturup bir elimde sıcak çayım bir elimde kitabım oh mis.
Bu aralar karar verme aşamasındayım. Günler çabuk geçiyor ve her geçen boş gün bendeki stres katsayısını bir kat daha arttırıyor. İşe mi girsem, acaba hayırlı bir iş bulur muyum, yok yok en iyisi askere gideyim veya üds,ales tarzı sınavlara hazırlanayım zaten gireceğim bir işe diye düşünerekten günler avucum arasından kayıp gidiyor...
En iyi yaptığım şeylerden bir tanesidir ruh halimi koruyabilmek. Evet karamsar olduğum anlar olmuyor değil hele de hayal kırıklığına uğradığım anlar; fakat her zaman geleceğe ve güzel günlere olan inancımı koruyabilecek ufak güzellikleri cebimde taşımayı da ihmal etmiyorum. 22 yıl çarçabuk geçerken bir 22 yılı daha geçim sıkıntısı,maddi yokluklar ile kaybetmek istemiyorum. Bugüne kadar bu sıkıntıları unutturacak çok şey oldu ve olmaya da devam edecek. Peki ya olmazsa?
Arkadaşlar ile bu aralar bir araya gelip durum değerlendirmesi yapıyoruz. Baylar bayanlar ne olacak halimiz nereye gidiyoruz böyle ? Bırakın hayalleri bir kenara, kariyer, evlilik bizim durumumuz ne olacak. Bir yanda ailemiz, bir yanda sevdiğimiz öteki yanda geleceğimiz...Ulan çoğumuz işsiz, bir çoğumuz üniversite mezunu ama tezgahtar. Millet iş yok güç yok diye kan ağlarken, bir diğeri el insaf kişi başına milli gelir arttı, zenginleştiniz be açgözlüler halinize şükredin diye bağırır. Üstüne üstlük bir de AVM'ler tıklım tıklım her geçen gün bir yenisi yapılıyor. Sen oturmuşsun bizim halimiz ne olacak diye ajitasyon yapıyorsun diyen dalkavuklarda başımızda. Sonra iyimser olmaya çalışıyorum emeğimi,hayallerimi katlayıp kenara koyuyorum ve ne olursa yaparım abi diyerek atılıyorum iş piyasasına. Bu seferde hayretler içerisinde kalıyorum. Tezgahtar olabilmek için bile bu ülkede üniversite diploması, deneyim, referans, hatta olursa bir tanıdık falan. Hadi işe girdin diyelim. Birbirinden aptal insanlarla muhattap olup, üstüne bir de alay eder gibi asgari ücretin altında maaş hatta sigorta yapmayanlar bile var.
Tüketim toplumu olmuşuz, böyle bir ortamda herkes yarış içerisinde birbirinden geri kalmamanın uğraşını veriyor. Aslında ben bu ülkenin geleceğe dair koyduğu vizyonları da gerçekçi bulamıyorum. Milyonlarca aptala bir gün daha nasıl umut satabilirimin peşinde koşan bir yönetim. Hayaldi gerçek oldu! Gençler için artık üniversiteye girmek sorun değil, dershaneye gitmeyenleri dövüyorlar. Kredi kartı gibi bir mucize var, sokakta her köşe başında önünüzü kesip zorla bir tane veriyorlar. Okumuş adam çok piyasada; ülkenin tezgahtarı, tarla işçisi bile mühendis veya iktisatçı; hee yabancı dil bilen temizlik işçilerini de unutmayalım. İş beğenmeme gibi bir lüksün yok, hele ücret beğenmemek gibi. Asgari ücrete çalışacak milyonlarca insan var. Sigortası yapılmasa da olur. Allah sonumuzu hayır etsin ne diyeyim...Ülkenin insanları pırıl pırıl, zeka küpü ve kalifiyeli iken mecliste 550 tane ne olduğu belli olmayan adam tarafından aptal yerine konulmak. Seviyorum lan bu memleketi, aptal da olsak, mutluyuz be. Nasılsa makarna,bulgur dağıtan insanlar var. Al şu maaşı bak bunu vermeyenlerde var diyenler hele.Devir şükretme devri beyler...
Bu aralar karar verme aşamasındayım. Günler çabuk geçiyor ve her geçen boş gün bendeki stres katsayısını bir kat daha arttırıyor. İşe mi girsem, acaba hayırlı bir iş bulur muyum, yok yok en iyisi askere gideyim veya üds,ales tarzı sınavlara hazırlanayım zaten gireceğim bir işe diye düşünerekten günler avucum arasından kayıp gidiyor...
En iyi yaptığım şeylerden bir tanesidir ruh halimi koruyabilmek. Evet karamsar olduğum anlar olmuyor değil hele de hayal kırıklığına uğradığım anlar; fakat her zaman geleceğe ve güzel günlere olan inancımı koruyabilecek ufak güzellikleri cebimde taşımayı da ihmal etmiyorum. 22 yıl çarçabuk geçerken bir 22 yılı daha geçim sıkıntısı,maddi yokluklar ile kaybetmek istemiyorum. Bugüne kadar bu sıkıntıları unutturacak çok şey oldu ve olmaya da devam edecek. Peki ya olmazsa?
Arkadaşlar ile bu aralar bir araya gelip durum değerlendirmesi yapıyoruz. Baylar bayanlar ne olacak halimiz nereye gidiyoruz böyle ? Bırakın hayalleri bir kenara, kariyer, evlilik bizim durumumuz ne olacak. Bir yanda ailemiz, bir yanda sevdiğimiz öteki yanda geleceğimiz...Ulan çoğumuz işsiz, bir çoğumuz üniversite mezunu ama tezgahtar. Millet iş yok güç yok diye kan ağlarken, bir diğeri el insaf kişi başına milli gelir arttı, zenginleştiniz be açgözlüler halinize şükredin diye bağırır. Üstüne üstlük bir de AVM'ler tıklım tıklım her geçen gün bir yenisi yapılıyor. Sen oturmuşsun bizim halimiz ne olacak diye ajitasyon yapıyorsun diyen dalkavuklarda başımızda. Sonra iyimser olmaya çalışıyorum emeğimi,hayallerimi katlayıp kenara koyuyorum ve ne olursa yaparım abi diyerek atılıyorum iş piyasasına. Bu seferde hayretler içerisinde kalıyorum. Tezgahtar olabilmek için bile bu ülkede üniversite diploması, deneyim, referans, hatta olursa bir tanıdık falan. Hadi işe girdin diyelim. Birbirinden aptal insanlarla muhattap olup, üstüne bir de alay eder gibi asgari ücretin altında maaş hatta sigorta yapmayanlar bile var.
Tüketim toplumu olmuşuz, böyle bir ortamda herkes yarış içerisinde birbirinden geri kalmamanın uğraşını veriyor. Aslında ben bu ülkenin geleceğe dair koyduğu vizyonları da gerçekçi bulamıyorum. Milyonlarca aptala bir gün daha nasıl umut satabilirimin peşinde koşan bir yönetim. Hayaldi gerçek oldu! Gençler için artık üniversiteye girmek sorun değil, dershaneye gitmeyenleri dövüyorlar. Kredi kartı gibi bir mucize var, sokakta her köşe başında önünüzü kesip zorla bir tane veriyorlar. Okumuş adam çok piyasada; ülkenin tezgahtarı, tarla işçisi bile mühendis veya iktisatçı; hee yabancı dil bilen temizlik işçilerini de unutmayalım. İş beğenmeme gibi bir lüksün yok, hele ücret beğenmemek gibi. Asgari ücrete çalışacak milyonlarca insan var. Sigortası yapılmasa da olur. Allah sonumuzu hayır etsin ne diyeyim...Ülkenin insanları pırıl pırıl, zeka küpü ve kalifiyeli iken mecliste 550 tane ne olduğu belli olmayan adam tarafından aptal yerine konulmak. Seviyorum lan bu memleketi, aptal da olsak, mutluyuz be. Nasılsa makarna,bulgur dağıtan insanlar var. Al şu maaşı bak bunu vermeyenlerde var diyenler hele.Devir şükretme devri beyler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder