Doğduğumuz gün Yaradan kum saatini ters çevirdi ve zaman ellerimizin arasından akıp gitmeye başladı. Hayatımın en güzel anlarını ve acı dolu günlerini dün gibi hatırlıyorum. Aklımın bir kenarına kazınmışlar, arada aklıma gelip düşüncelere dalmama sebep oluyorlar.
Babamın beni elimden tutup parka götürdüğü günleri hayal meyal hatırlıyorum mesela. Bir plastik topum vardı sarı renkli hiç unutmuyorum, okulun bahçesinde karşılıklı paslaşırdık babamla. Taa o zamanlar kalbime kazınmıştı futbol sevgisi. Ve yıllarca futbolcu olabilmenin hayaliyle terletmiştim sırtımdaki atletimi. Babam bana karşı olan sevgisini pek belli etmezdi. Uzaktan izlerdi hep ve her yere düştüğümde kalkmam için derin bir bakış atardı. Eskiden arkamda duran o adamın gölgesi bile yeterdi. Şimdi roller değişiyor, babam yaşlanırken ben onu seyrediyorum. Nasıl aksi olduğunu; ama tüm aksiliğine rağmen güldüğünde bizi de güldürdüğünü daha iyi anlıyorum.
Annemi anlatmak için yeteri kadar sayfam yok belki şimdi; ama bir gün vaktim olursa bir kitabını yazmayı düşünüyorum. Koskoca babamı, el kadar beni adam etti. 25 yıldır evimizi idare etmekle kalmadı, yeri geldi bizleri de idare etti. Bir gün olsun soframızdan sıcak yemeğini eksik etmeyen kadın o da yetmezmiş gibi her akşam çayının yanına sofrayı enfes kurabiyeleri ve pastalarıyla süsledi. Ve bir gün off bıktım sizin yemeğinizden, tatlınızdan, çayınızdan demedi. Hiç unutmuyorum bir gün okula giderken bir gömleği iki gün üst üste giydiğimde "Ne yapıyorsun oğlum sen beni elaleme rezil mi edeceksin. Oğlunu ütüsü kaçmış, kirli gömlekle okula gönderiyor mu dedirteceksin" demişti.
Hani bazen şu genç yaşımızda yaşadığımız onca zorluğa, ağır şeylere tepki olarak alıp başımızı gidesimiz geliyor ya. İşte her seferinde bunlar aklıma geliyor. Yıllardır kendisi için alışverişe gitmeyen babam, her akşam yaptığı enfes pastalardan bir dilimi bile zar zor yiyen anneme karşı olan vefa borcumu nasıl öderim diye düşünüyorum uzun uzadıya...
Babamın beni elimden tutup parka götürdüğü günleri hayal meyal hatırlıyorum mesela. Bir plastik topum vardı sarı renkli hiç unutmuyorum, okulun bahçesinde karşılıklı paslaşırdık babamla. Taa o zamanlar kalbime kazınmıştı futbol sevgisi. Ve yıllarca futbolcu olabilmenin hayaliyle terletmiştim sırtımdaki atletimi. Babam bana karşı olan sevgisini pek belli etmezdi. Uzaktan izlerdi hep ve her yere düştüğümde kalkmam için derin bir bakış atardı. Eskiden arkamda duran o adamın gölgesi bile yeterdi. Şimdi roller değişiyor, babam yaşlanırken ben onu seyrediyorum. Nasıl aksi olduğunu; ama tüm aksiliğine rağmen güldüğünde bizi de güldürdüğünü daha iyi anlıyorum.
Annemi anlatmak için yeteri kadar sayfam yok belki şimdi; ama bir gün vaktim olursa bir kitabını yazmayı düşünüyorum. Koskoca babamı, el kadar beni adam etti. 25 yıldır evimizi idare etmekle kalmadı, yeri geldi bizleri de idare etti. Bir gün olsun soframızdan sıcak yemeğini eksik etmeyen kadın o da yetmezmiş gibi her akşam çayının yanına sofrayı enfes kurabiyeleri ve pastalarıyla süsledi. Ve bir gün off bıktım sizin yemeğinizden, tatlınızdan, çayınızdan demedi. Hiç unutmuyorum bir gün okula giderken bir gömleği iki gün üst üste giydiğimde "Ne yapıyorsun oğlum sen beni elaleme rezil mi edeceksin. Oğlunu ütüsü kaçmış, kirli gömlekle okula gönderiyor mu dedirteceksin" demişti.
Hani bazen şu genç yaşımızda yaşadığımız onca zorluğa, ağır şeylere tepki olarak alıp başımızı gidesimiz geliyor ya. İşte her seferinde bunlar aklıma geliyor. Yıllardır kendisi için alışverişe gitmeyen babam, her akşam yaptığı enfes pastalardan bir dilimi bile zar zor yiyen anneme karşı olan vefa borcumu nasıl öderim diye düşünüyorum uzun uzadıya...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder