Eskiden bir zamandı çok olmadı belki ama bana bir asır gibi. Her erkeğin hayatında keşke dediği kızlar vardır ya benimde oldu sanırsam. Arkadaş
muhabbetinde birisi bana laf attığında bende önce ona haddini bildiriyordu.
Benim yanımda iken her zaman güler, her zaman mutlu olurdu. Saftık o zamanlar
heralde. Aşk, ihtiras, bir anlık zevk aklımızın bir köşesinde yoktu.
Gülüyorduk, eğleniyorduk, mutlu olmaya çabalıyorduk tek derdimiz bunları
paylaşacak birinin olmasıydı. Çok şey mi istedim diye sordum hep kendi kendime…
Arada yanıma yakışıklı çocuklar gelirdi. Benden tüyo isterlerdi onu tavlamak için. Her ne kadar onu sevsem de
tüyoları verirdim çocuklara. Çünkü biliyordum küçük bir tüyo ile ayartılacak
kız değildi o. Bu durum içten içe bendeki deli cesaretini de ateşledi. Belki de
beni bekliyordur dedim kendi kendime. Neden olmasın. Hani kızların yakışıklı
diyemeyip de ama sempatik dedikleri erkekler var ya. İşte o tarife uyanlardan
biriydim ben.
Merdivenlerden birine çöktüğümde bir arkadaş geldi yanıma hiç unutmam. "“Derdin nedir tosun? Hala açılamadın mı kıza. Söyle
gitsin be oğlum ne kaybedersin ki…” Kaybedecek çok şeyimiz vardı aslında. Söylemiyordum ona karşı
olan hislerimi çünkü bir kızın aşkı ile arkadaşlığı arasında bir yerlerde sıkışıp
kalmıştım. Hem onun aşkına mazhar olmak istiyordum hem de arkadaşlığını
kaybetmekten korkuyordum. İlginç bir ruh haliydi. Hayatımızın böyle dönemlerinde en çok
arzuladığımız şey bizim en yakınımızda olur. Hep yapmaz mıyız o hatayı üzerimize vazife olmayan bir görevi
üstleniriz. O’nu mutlu etmek, yüzünü gülümsetmek, derdine derman olmak. Peki
biz, biz ne haldeydik? Adem’in yasak
meyve ağacıydı sanki o bizim için. Elimizi uzatırsak cezalandırılacaktık. Bir
ömür bize haram kılınacaktı. Ve sonuçta öyle de oldu.
Dost dediğim adam elini omzuma koydu ve: “Gerçek şu ki,
herkes seni incitecek. Yapman gereken tek şey, açı çekmeye değer birini bulmak.”
“Madem sen konuşamıyorsun senin için ben konuşurum. Ama şunu unutma birileri
bir yerlerde mutluluğu kovalarken, sen oturduğun yerde onun ayağına gelmesini
bekleyemezsin. Kimse senin o aranan mükemmel erkek olduğunu bilmeyecek. Çık ve
onlara göster…”
Gitti ve konuştu. Tam da dediği gibi yaptı. Sonuç
tabiî ki hüsrandı. O bana ne yâr oldu ne de yâren…Köşe bucak kaçtım. Kendimden utandım. Bir çuval inciri berbat ettim diye. Ama
iyi bir ders oldu. Kaybetmekten korkmadım, O’nsuz yapamam dediğim kim varsa
onlar olmadan da gülmeyi, eğlenmeyi, umut etmeyi öğrendim. Şimdi her
nerelerdeyse şükranlarımı sunuyorum ona. Bendeki bu büyük emeği için…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder