16 Aralık 2013 Pazartesi

Belki Bir Gün...

Eskiden bir zamandı çok olmadı belki ama bana bir asır gibi. Her erkeğin hayatında keşke dediği kızlar vardır ya benimde oldu sanırsam. Arkadaş muhabbetinde birisi bana laf attığında bende önce ona haddini bildiriyordu. Benim yanımda iken her zaman güler, her zaman mutlu olurdu. Saftık o zamanlar heralde. Aşk, ihtiras, bir anlık zevk aklımızın bir köşesinde yoktu. Gülüyorduk, eğleniyorduk, mutlu olmaya çabalıyorduk tek derdimiz bunları paylaşacak birinin olmasıydı. Çok şey mi istedim diye sordum hep kendi kendime…

Arada yanıma  yakışıklı çocuklar gelirdi. Benden tüyo isterlerdi onu tavlamak için. Her ne kadar onu sevsem de tüyoları verirdim çocuklara. Çünkü biliyordum küçük bir tüyo ile ayartılacak kız değildi o. Bu durum içten içe bendeki deli cesaretini de ateşledi. Belki de beni bekliyordur dedim kendi kendime. Neden olmasın. Hani kızların yakışıklı diyemeyip de ama sempatik dedikleri erkekler var ya. İşte o tarife uyanlardan biriydim ben. 
Merdivenlerden birine çöktüğümde bir arkadaş geldi yanıma hiç unutmam. "“Derdin nedir tosun? Hala açılamadın mı kıza. Söyle gitsin be oğlum ne kaybedersin ki…” Kaybedecek çok şeyimiz vardı aslında. Söylemiyordum ona karşı olan hislerimi çünkü bir kızın aşkı ile arkadaşlığı arasında bir yerlerde sıkışıp kalmıştım. Hem onun aşkına mazhar olmak istiyordum hem de arkadaşlığını kaybetmekten korkuyordum. İlginç bir ruh haliydi. Hayatımızın böyle dönemlerinde  en çok arzuladığımız şey bizim en yakınımızda olur. Hep yapmaz mıyız o hatayı üzerimize vazife olmayan bir görevi üstleniriz. O’nu mutlu etmek, yüzünü gülümsetmek, derdine derman olmak. Peki  biz, biz ne haldeydik? Adem’in yasak meyve ağacıydı sanki o bizim için. Elimizi uzatırsak cezalandırılacaktık. Bir ömür bize haram kılınacaktı. Ve sonuçta öyle de oldu.
Dost dediğim adam elini omzuma koydu ve: “Gerçek şu ki, herkes seni incitecek. Yapman gereken tek şey, açı çekmeye değer birini bulmak.” “Madem sen konuşamıyorsun senin için ben konuşurum. Ama şunu unutma birileri bir yerlerde mutluluğu kovalarken, sen oturduğun yerde onun ayağına gelmesini bekleyemezsin. Kimse senin o aranan mükemmel erkek olduğunu bilmeyecek. Çık ve onlara göster…”
Gitti ve konuştu. Tam da dediği gibi yaptı. Sonuç tabiî ki hüsrandı. O bana ne yâr oldu ne de yâren…Köşe bucak kaçtım. Kendimden utandım. Bir çuval inciri berbat ettim diye. Ama iyi bir ders oldu. Kaybetmekten korkmadım, O’nsuz yapamam dediğim kim varsa onlar olmadan da gülmeyi, eğlenmeyi, umut etmeyi öğrendim. Şimdi her nerelerdeyse şükranlarımı sunuyorum ona. Bendeki bu büyük emeği için…
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dünyaya hoş geldiniz orospu çocukları!

Çocukluğumdan beri her zaman yaşadığım bir duygu vardır. Bunaldığımda kaçıp saklanabileceğim bir yer bulmak ve orada yalnızlığın verdiği ses...