21 Ağustos 2015 Cuma

VATAN SAĞOLSUN...

      Bir sabah kapı çaldı , sofrada kimsenin gıkı çıkmıyordu. Kısa bir bakışmadan sonra annem kalktı. Kapıda 3 üniformalı asker , başları öne eğilmiş. Belki de bugüne kadar ki en zor görevleriydi. Birkaç dakika birbirlerine baktılar. Annemin sağ gözünden bir damla gözyaşı usulca süzülüverdi. Sonra babam beliriverdi ardında. Sanki o anı bekliyormuşcasına iki kelime çıkıverdi ağzından VATAN SAĞOLSUN...

       Küçük bir çocuk iken , akşam olduğunda babamın eve girmesi ile kucağına atlayıp doya doya sarılmanın hayalini kurardım. Fakat bir gün olsun yapamadım. Babam belediyede temizlik işçisiydi. O yüzden üzerinde ağır bir koku ile girerdi eve. Ömrüm boyunca burnumun önünden gitmedi o koku. İşte o adam çöplükten çıkarıp adam etti beni.

        İkindi vakti caminin önünü tıklım tıklımdı.  Bir zamanlar incir ağacına beraber çıktığım çocuklar babamın hemen arkasındaydı. Buruk bir gülümseme vardı hepsinin yüzünde. Belki nasıl olduğuna anlam veremiyorlardı daha. İnsan hayatının kıymetini musalla taşının önünde anlıyormuş. Ne yazık ki bu ülkede ayağın toprağa basarken değil , yüzün toprağa bakarken kıymetin biliniyor. Babam zar zor duruyordu ayakta. Üzerinden hiç çıkarmadığı ince beyaz gömleği ve diz kısmından yamalı pantolunu ile iki gözü yaşlı  taziyeleri kabul ediyordu. Devlet büyükleri en ön safta. Sakın başını öne eğme baba. Yapış yakalarına hesap sor. Sokaklara , okul tabelalarına isimleri verilsin diye evlatlarımızı kurban etmiyoruz bu vatana de...Diyemezsin biliyorum baba , sen değil misin zalimin tokadına yanak çeviren, tüm acılardan bir ders çıkartan.

          Oğul tadında bir mektup yazamadım diye de darılma bana. Ne elin değsin ne de gözün değsin istedim. Ağlayacaktın , belki belki bir ömür boyu saklayacaktın.  Hani son konuştuğumuzda bahçeyi ben gelince yeniden yaparız diyordun ya. Sakın vazgeçme bensiz de yap o güzelim bahçeyi.  Hani hatırlıyor musun , bir pazar günü eski bir kitapçının önünden geçerken . elime ilk kez tutuşturduğun kitabı ? Şeker portakalıydı.  Bahçeye bir tane portakal ağacı dik baba. Ona can ver , su ver, biraz sevginden ver. Bu vatan uğruna kurban olan binlercesine inat , sen sakın o fidanı kurban verme.  Gövdesine yaslanıp , gölgesinde kitap okuyan nesiller yetiştir. Çok severim bilirsin , uçurtmaları salı verin göklere. Umudunuzu kaybetmeyin , sevginizi , metanetinizi...  Beni de merak etmeyin emi. Ben yine gölgelik bir ağaç altı bulur , kitaplarıma dalarım. Ta ki sizin geleceğiniz güne kadar. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dünyaya hoş geldiniz orospu çocukları!

Çocukluğumdan beri her zaman yaşadığım bir duygu vardır. Bunaldığımda kaçıp saklanabileceğim bir yer bulmak ve orada yalnızlığın verdiği ses...