Ülkenin siyasi kültürü ve bilgi seviyesi insanı ister istemez apolitize ediyor. 1980 darbesinden sonra Kenan Evren ve Turgut Özal'da bunu yapmaya çalışmışlardı. Fakat 68 kuşağı ve 80 darbesinin hatıralarını yaşayan insanlar buna izin vermedi. Halbuki bizim jenerasyon biraz farklı. 90'larda çocuk olduk. Pokemon ile azimli olmayı, Tsubasa ile hayallerinin peşinden koşmayı, Fred Çakmaktaş ile işinden koşarak çıkmayı ve Thalia'nın seri dizileri ile aşkı pembe dizilerden öğrenen bizler bugün toz pembe hayatımızın çıkmazlarını yaşıyoruz.
Afrin operasyonunun bende oluşturduğu ruh halini yazmak istiyorum. Bundan dört yıl önce askere gittiğimde Sivas'ta hava gece -18 dereceydi. Sivas'tan usta birliği için Tokat'a geçmiştim. Soğuktan yanmayı ve bronzlaşmayı orada öğrendim. Çok matah bir askerlik yaptığımı söyleyemem. O dönemler bankacıyım diye beni komutanların lojmanlarındaki süpermarketin başına geçirdiler. 5 ayda marketi dehşet kâr ettirdim. Mesaim günde 15 saatti. Akşam 10'da yorgun argın koğuşa doğru giderken telefon kulübelerinde annesiyle konuşan henüz sakalı çıkmamız çocukları görürdüm. Telefon sırası bazen metrelerce olurdu. Avukat Hasan abi vardı, nişanlıydı. Sırf nostalji olsun diye cep telefonu kullanmıyordu. Telefon kartlarını biriktiriyordu.
Poğaça ve çay 25 kuruştu. Erlerin maaşı o zamanlar yanlış hatırlamıyorsam ya 49 lira ya da 69 lira gibi bir şeydi. Düşünün o parayla geçinen çocuklar vardı. Sabah iki poğaça yiyip fazla para harcamamak için çay içmeyen çocuklardan bahsediyorum.
Eğitim çavuşu olan arkadaşlarım onları 3 ay boyunca eğitip sınır bölüklerine gönderiyordu. Sağını solunu bilmeyen, Türkçe konuşamayan, okuma yazma bilmeyen, sessiz ve saf, silahtan korkan, komutandan dayak yiyip hakaret işiten onlarca gencecik çocuk. 3 ayın sonunda bir çoğu çakı gibi asker oluyordu. Tokat'taki 48. piyade birliğinin en büyük özelliği sorunlu gençlerin oraya gönderilmesiydi. Çocukken yargılanmış, hapse girmiş, adam yaralama, taciz, tecavüz suçlarına karışmış, uyuşturucu kullanıcısı, uyuşturucu satıcısı erler gelirdi.
Aynı koğuşta yatıp birbirimizin badisi olurduk. Sahip çıkardık. Komutanlar bize hep bu çocukları adam edin, yoksa ben sizi madam ederim derdi. Askerde tanıdığın insanların hikayelerini dinlemek güzeldi. 20 yaşında kız kaçırıp evlenen vardı. Adana'da tarlada pamuk toplayan, Ardahan'da büyük baş hayvancılık yapan da vardı. Bildiğin hakiki çingene vardı Tekirdağlı. Abi söz borcum borç deyip her defasında ödemezdi borcunu pezevenk. Ama sevdirirdi kendini. Hemen bir roman havası söyler, ayde eller avaya...
Devrecilik denen düzen başa belaydı. İlk geldiğim günler Kibar Feyzo gibi bölük binasının duvarına "Faşo Komutan" yazmayı düşünmedim değil. Boş bir arsanın veya yıkık bir binanın nöbetini tutmak mantık dışıydı. Halbuki şimdi anlıyorsun ki bir gün ola ki görev verildiğinde aynı ciddiyetle vatan toprağının nöbetini tutacaksın. Boş bir araziyi bekleyemeyen adama, nasıl olurda bu memleket emanet edilir. Değil mi?
Ve bugün televizyonlarda her dakika geçen haberleri dinledim. Eskiden daha duygusuz bir adamdım. Realisttim. Oysa ki şimdi gözlerim dolarak dinliyordum. Siyasetçilerden oldum olası nefret etmişimdir. Bizim ülkemizde hep görürüz ya. Cenazelerde görünüp birlik mesajı veren, bir ölürüz bin doğarız diyen, vatana canımız feda, kefenimizle geziyoruz biz diyen kuru sıkı siyasetçiler.
Fakat damı çökmüş, kıyafetleri yamalı, ayakkabısı delik o ana babalar. Kundakta babasız kalan veya babasını hiç göremeyen çocuklara ne demeli. Bir kadının sevdiği adamın mezarına toprak atması kolay bir şey midir? 30 yıl büyüt, okut, zorluklar çek, adam et, iyi bir eğitim ver. Tam rahata erip, artık oğlumuza sırtımızı yaslarız, o bize bakar derken dalyan gibi delikanlının tabutunu sırtlayan babalar için ne diyebiliriz. Ben diyecek bir şey bulamıyorum. Sosyal medyadan mesaj atmayan ünlüleri linç ediyoruz. Faşizm nedir? Faşizm; susma hakkın varken zorla konuşturulmaktır. Oğlu ölmüş babaya bakanın yanında mikrofon uzatıp diyecek bir şeyiniz var mı diyen muhabir? Senin de taa amına koyim. O boynu bükük fakir babalar, bakan denen yüzsüz adamların yanında iki büklüm olmuş, mahçubiyetten ne diyeceğini bilemeyerek vatan sağolsun diyor. Diğer oğullarımda feda olsun diyor. Peki o oy verip başımıza koyduğumuz adam ne yapıyor. Oy devrişiyor ne yapsın.
Her sabah kalktığımızda şehit haberleri ile uyanacağız. 2 gün sonra unutmayalım diye; şehitlerin isimlerini okullara, kamu binalarına vereceğiz. Ailelerin yoksul damlarına gidip kamerayı ve mikrofonu gözlerine sokacağız. Dibimizde besleyip büyüttüğümüz teröristleri, yine ellerimizle büyüttüğümüz, saçının bir tek bile teline kurban olduğumuz çocukları göndererek öldürmeye çalışacağız. Günün sonunda bu vatan evlatları kazanacak ondan eminiz. Ama bizi bu hallere sokan insanlar kazanmasın artık. Şehitlerin kanına göz diken akbabalar kazanmasın. Bir gün bu ülkede onurlu çocukları yönetecek kadar onurlu insanlar başa geçecek. Allah'ım sen bize o günleri görenlerden eyle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder