13 Kasım 2012 Salı

Sıcak Para; Ne Getirdi Ne Götürdü ?

    Sıcak para deyimini ekonomiyi takip edenler hatta takip etmese de ne zaman bir ekonomik dalgalanma veya çıkmaz olsa haber bültenlerinde duyanlarımız vardır. Hele de bu ülke Türkiye ise sıcak para deyimi bir kat daha önem arz eder. Sıcak paranın tam olarak bir anlamı yoktur ama genel kabul görmüş çevrimlerine bakarsak ; kısa dönemli spekülatif para girişleri veya aşırı dalgalanma anlamına gelmektedir. Bu açıklamayı yaptıktan sonra şimdi Türkiye için sıcak paranın ne anlam ifade ettiğini ve sıcak paranın neden bir ülkeyi tercih ettiğini anlatmak istiyorum.

     Sıcak para içinde birkaç eylem barındırır. Özellikle Türkiye yıllarca yüksek faiz-düşük kur politikasını uyguladığından dolayı biz yıllarca sıcak paranın ülkeye girişini şu şekilde anladık: Yüksek faizden faydalanmak isteyen yabancıların bizim tahvillerimizi ve hisse senetlerimizi alması ve mevduat yatırması. Halbuki sıcak para bir ülkeye sadece yabancıların bu işlemleri ile girmez. Örneğin son yıllarda bankalarımızın veya özel sektörün düşük maliyetlerden yurt dışından kısa vadeli borç para alması da bir sıcak para girişidir. Bunun yanında ülke vatandaşlarımızın da yurt dışında yapmış olduğu yatırımlardan elde ettiği kârları ülkeye getirmesi de sıcak para girişidir. Sıcak paranın bir ülkeye nasıl girdiğini izah ettik. Şimdi yüksek faiz-düşük kur politikasına değinelim.

       1980'den sonra gelişmekte olan ülkelerin çoğunda ve tabi ki Türkiye'de de etkisini gösteren serbest ticaret ve piyasa ekonomisi ülkelere giren döviz miktarında artışa neden olmuştur. Bununla birlikte birkaç Güneydoğu Asya ülkesi hariç bütün ülkelerde artan döviz, ithalatı arttırmış. Artan ithalatı ihracat karşılayamayınca önlenemez dış ticaret ve cari açıklar oluşmuştur. Malum bu açıkları kapatmanın en sağlıklı yolu ihracatı arttırıp ithalatı kısmaktır. Peki ihracat yapmak için ithalat yapmaya mecbursanız bu açıkları nasıl kapatacaksınız. İşte sıcak para böyle durumlarda devreye giriyor. Hiç yorulmadan, üretim yapmadan, istihdam yaratmadan döviz kazanmanın kısa yolu. Neden mi böyle diyorum çünkü ülkeye giren döviz hep yüksek faiz için gelmiştir. Doğrudan yatırım miktarı devede kulak kalıyor ancak.

       Enflasyondan arındırılmış yüksek faiz tek başına sıcak parayı çekmeye yetmez. Aynı zamanda döviz kurunun da düşük olması lazım ve ileride artmayacağının garanti edilmesi lazımdır. Daha açık bir şekilde ifade etmek gerekirse; bir yabancı olarak 100$'ınız var ve yüksek faizden yararlanmak için Türkiye'den hisse senedi ve tahvil almak istiyorsunuz veya mevduat hesabı açmak istiyorsunuz. Önce dolarınızı Türk lirasına çevirmeniz gerekir. Diyelim ki kur 1.60 olsun, 100$=160 TL olur. Yabancı yatırımcı %10 faiz veren tahvillerden aldı diyelim. Yıl sonunda elde edeceği faiz geliri 160*0.20=19.2 dir. Yani tekrar 100$ almak isterse eğer kur sabit kalmışsa 160 TL verip 100$'ını geri alabilecektir. Kazancı ise 19.2 TL veya 12$ olacaktır. Tabi bu kurun sabit kaldığını varsaydığımızda böyle oluyor. Ya kur düşerse o zaman geliri daha da artıyor. Yatırımcı kazançlı çıkmak istiyorsa döviz kuru sabit kalmalı veya daha da düşmelidir.

    Yüksek faiz-düşük kur politikasının Türkiye'ye döviz girişi sağladığı aşikardır. Peki reel ekonomiye verdiği zarar nedir? Türkiye 40 yıl boyunca neredeyse enflasyon canavarı ile yaşadı. Sürekli artan enflasyon haliyle nominal faiz oranlarını da arttırdı. Böylece Türkiye'de yıllarca yerli yatırımcı yatırım yapmaktan kaçındı, onlarda sahip oldukları sermayeyi faiz geliri elde etmek için kullandılar. Düşük kurdan dolayı ihracatçılar uluslararası rekabet ile başa çıkamadı. Türkiye 20 yıl boyunca düşük ihracat rakamları, dış ticaret ve cari açık, yüksek işsizlik rakamları, artan ithalat ve enflasyon ile yaşamaya mahkum oldu. Ve en önemlisi bu süreçte yaşadığımız 1994 ve 2001 krizleri de cabası.

      Son olarak bugün geldiğimiz noktaya değinmek istiyorum. 10 günlük süreç içerisinde ekonomi adına önemli haberler aldık. Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch ülkemizin rating puanını yatırım yapılabilir seviyeye çıkarttı (BB+'dan BBB-'ye). Bu not arttırımı ile birlikte borsa yükselişe geçti, gösterge faiz tarihi rekor kırarak 6.40 gibi bir seviyeye düştü. Son yıllarda Merkez Bankası'nın uyguladığı politikalar sonucu bugün 1$:1.80 seviyesinde iken faizler ise %6-8 bandı arasında gidip geliyor, bunun yanında enflasyon rakamlarının %7-8 civarında olduğunu düşünürsek aslında bugün Türkiye'de reel faiz 0 hatta eksi rakamlarda. Peki nasıl oluyor da faizlerin düştüğü, döviz kurunun ideal seviyede ne çok düşük ne de aşırı yüksek olduğu bir konumda, ülkeye sıcak para girişi oluyor? Sanırım bunun cevabı da ortada. Özel sektör ve bankalar her geçen gün uluslararası piyasalardan borçlanmaya devam ediyor. Hele de şimdi ki not arttırımı ile Türkiye'ye olan güven artacağı için borç veren ülke ve kurum sayısı da büyük ihtimal ile artacak. Aynı zamanda düşen faizler de borçlanma maliyetinin azalmasına neden olacağından sıcak para girişinde bir aksama olmayacaktır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dünyaya hoş geldiniz orospu çocukları!

Çocukluğumdan beri her zaman yaşadığım bir duygu vardır. Bunaldığımda kaçıp saklanabileceğim bir yer bulmak ve orada yalnızlığın verdiği ses...