2 Kasım 2012 Cuma

Siyasi Zıtlıklar Üzerine Kurulan Cumhuriyet

   Uğur Mumcu'nun çok güzel bir sözü ile giriş yapmak istiyorum. Der ki; "Bu ülkenin insanları bilgi sahibi olmadan fikir sahibi oldular." Sanırım bu söz bugün bizim ülkemizde pek çok şeyi gözler önüne seriyor. Siyaset, ekonomi, futbol, iş hayatı o kadar rahat konuşulur ki Türkiye'de zannedersiniz ki konuşanlar bu konu hakkında master yapmış. Ben bu yazımda siyaset hakkında yapılanlara değineceğim.

    Dünya'da ordu ile din arasındaki en tezat ilişki sanırım bizim ülkemizdedir. Düşünün ordumuza peygamber ocağı deriz; ama özel hayatta insanların inancına ve ibadetine karışırız. Dini eylemlerin çoğunu bir irtica olarak gören ordu bunun üzerine onlarca eylem düzenler. Düşünün irtica ile mücadele yani gericilik ile mücadele eden ordu bu ülkede iki kez darbe yapıyor. Yani irticayı bizzat yapan durumuna düşüyor. Türk insanı mücadeleci ruhunu büyümek ve gelişmek adına değil de kendi içinde bölünmek ve dövüşmek adına kullanmış bugüne kadar maalesef. Öyle insanlar var ki; solcular yüzünden hak, hürriyet, adalet ve eşitlik gibi kavramlardan sağcılar yüzünden ise din, millet ve bayrak gibi konulardan soğur olmuş. 68 kuşağı gibi bir kuşak belki de bu ülkeyi 50 yıl ileri götürebilecek iken gençliği ve istikbali hapishanelerde veya geçim derdi peşinde yitip gitti. Geriye düşüncelerini ifade etmekten korkan, düşündükleri ile eylemleri birbirine tam zıt olan bir nesil yani bizler kaldık.

    Bu ülke çareyi sol'da, sağ'da, islami görüşte aradı. Ama hiçbiri bir araya gelip bu ülkeyi yönetemedi. Neden mi? İhsan hocamızın deyimiyle; işbirlikçi tarikat şeyhleri, yaltakçı aşiret ağaları, haysiyetsiz aydınlar, onursuz mollalar, imansız dindarlar, ruhsuz hocalar ve satılmış yöneticiler bu ülkenin vicdanını ve iyi niyetini yedi kemirdi. Cumhuriyet'e gavur icadı diyen kesim hiç bilmez ki bu fikir ilk olarak 1890'larda muhalif Osmanlı ilmiye üyeleri tarafından Kanun-i Esasi dergisinde dile getirilmiştir. (Bu Bedel,syf 30) Peygamber efendimizin cehalet batağından tutup çıkardığı Mekke'de kurulan devlet ilk kurulan İslam Cumhuriyeti değil midir? Adaletin hakim kılındığı, liyakat sahibi olan insanların yönetici olduğu, insanın hür iradesinin,can ve mal güvenliğinin sağlandığı bir Arabistan...

   İslamcı kesimin bir kısmı saltanatın ve hilafetin kaldırılmasından dolayı Cumhuriyete cephe almıştır. Bu tavırda beni çok şaşırtıyor. İhsan Eliaçık hocamız bu konuya da çok güzel değinmiş. Düşünün İslamiyet'te saltanat diye bir kavram yoktur. Peygamber Efendimiz öldükten sonra arkasında ne malk,mülk ne de ülkeyi yönetecek bir varis bırakmıştır. Fakat Muaviye ile birlikte ülke yönetimi veraset anlayışına dönmüş ve Osmanlı'da bu yöntemi benimsemiş. Saltanata son verdik peki hilafet. Bugün hilafet olsa idi tüm müslümanlık alemi birlik ve beraberlik içinde mi olacaktı. İlk üç halifeyi kabul etmeyen şii'ler bugünkü halifeyi meşru mu görecekti. Belki halife etrafında birlik ve beraberlik değil de koltuk peşinde kavga ve dövüş olacaktı...

   Ulusalcılar ile ulusalcı olmayanlar arasındaki mücadele...Bir taraf Türkiye laiktir laik kalacak, kahrolsun şeriat, Mustafa Kemal'in askerliyiz diyerek slogan atar. Diğer taraf kafatasçı sloganlar, kelime-i tevhidler ve şehadetler...Bu ülkenin herkese yeteceğini hala kavrayamadık. Açıp bakın 1921 yılında mecliste 64 asker 46 din adamı aynı sıralarda oturmuş. Ve meclistekiler vatanın kurtuluşunu sağlamış. Aynı şey bugün neden olmasın. Kral'dan çok kralcı olmanın lüzumu yok. Bu ülkenin insanları Diktatör Atatürk ile Padişah Erdoğan arasında gitgel yaşamak zorunda değil ki.

    Son olarak İhsan Eliaçık'tan aktararak : " Hz.Ebubekir Hz.Muhammed'in ölümü sonrasında, her kim Muhammed'e tapıyorsa bilsin ki Muhammed ölmüştür. Her kim Allah'a tapıyorsa bilsin ki Allah hayyu la yemuttur, o ölmez. Aynı şekilde kim Atatürk'e tapıyorsa bilsin ki Mustafa Kemal ölmüştür. Her kim Hakka tapıyorsa, bilsin ki Hakk(adalet) ölmez. Ve hakkıdır hakka tapan milletimin istiklal!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dünyaya hoş geldiniz orospu çocukları!

Çocukluğumdan beri her zaman yaşadığım bir duygu vardır. Bunaldığımda kaçıp saklanabileceğim bir yer bulmak ve orada yalnızlığın verdiği ses...