Bu hayatta hep yalnız başıma yürüyeceğimi düşünürken bir gün beklenmedik bir misafir çıkageldi evimize. Yeni hayaller kurduk, varolan sıkıntıları unuttuk yüzümüz biraz olsun güldü. Biraz olsun da üzüldük, kolay değildi. Dışarıda fırtınalar, yağmurlar ve soğuk; sizin elinizde küçücük bir fidan...İlgi ister, sevgi ister, elinden tutulsun ister.
Önceleri kendi geleceğimi düşünürdüm. 24 yıl nasıl oldu da geride kaldı diye bakıyorum arkama. Her zorluğun üstesinden bir şekilde gelmişiz. Parayı dert ettiğimizde hızırlar yetişti imdadımıza, hastalıkta şifa olanlar hep yanımızdaydı, sevincimizde sarılacağımız, üzüntümüzde omuzunda ağlayacağımız dostlarımız her daim arkamızdaydı. Hayatımın temellerini zor da olsa attım. Şimdi sıra kardeşimde.
Televizyonlar ve gazeteler bize kolay kazanılmış hayatları satıyorlar. Ben kardeşime kendi hayatını kazanması için yardım edeceğim. Sıradan bir insanında fark yaratabileceğini, abisi gibi sadece hayal kurmayı değil, onların peşinden koşması gerektiğini de bilecek. Diploma almak için değil, öğrenmek için okuyacak. Bizim gibi mezun olduktan sonra sudan çıkmış balığa dönmesin diye. Okullarda bizim önümüze hep dört şıklı sorular koydular. Ama hayata atıldığımızda gördük ki kendi şıklarımızı kendimiz yaratıyoruz ve başardıklarımız 100 üzerinden değerlendirilmiyor. Başarı, istediğinizi elde etmenizdir. Mutluluk ise, elde ettiğinizi istemeniz.
Bu satırları yazarken arkamda duran raflarda okunmayı bekleyen 1000'e yakın kitap kardeşimin onları eline almasını bekliyor. İnsanları kitaplar gibi düşünmeye çalıştım ve kapaklarına bakıp aldanmadım. Çünkü onları okumaya başlayınca içleri boş mu dolu mu anlaşılıyordu. Zenginlik her şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır diye öğretti büyüklerimiz. O yüzden kardeşime vereceğim bir küp dolusu altınım yok, ama okuduğu her satırda heyecan duyacağı, devam ettikçe merakının artacağı kitaplar biriktiriyorum.
Şanslı bir çocuk olduğunu hissettirmek lazım. Ailenin en küçüğü olarak dünyaya gelmesinin tek dezavantajı anneannemin elinden tutup mısır tarlasında dolaşamamasıdır. Ona bu yokluğu hissettirmeyecek onlarca insan olacak çevresinde. Annesinden sonra sığınacağı en şevkatli liman Neriman teyzesi olacak. Öz ablası olsa bu kadar olur diyeceği Aslı ablası ve Kezban ablası olacak. Mutluluğu paylaştıkça çoğaltan, hüznü birbirine sarıldıkça unutan kalabalık bir aile...
Her insan doğarken aslında ölmeye başlar. Kardeşim ; çocukluğundan sıkılma çünkü büyüdüğünde çocukluğunu özlersin. Para kazanmayı dert etme. Kazandığın para kadarını değil, mutlu olduğun kadarını yaşa. Hiç ölmeyecek gibi yaşarken, hiç yaşamamış gibi ölme. Kimseye kendini sevdiremezsin. O yüzden en iyisi kendini sevilmeye bırakmak. Seni çok seven bir ailen olduğunu unutma, onlar sadece duygularını nasıl ifade edeceklerini bilmiyor. Hayat bu ya, dalgalar üzerine üzerine gelmeye devam etse de, sen sörf yapmaktan vazgeçme. Mutluluk bir hedef değil, yolculuktur.
Nice mutlu senelere, kızıl saçlı, mavi gözlü kızcağız. Her şey yolunda sen gülmeye devam ettiğin sürece...
Önceleri kendi geleceğimi düşünürdüm. 24 yıl nasıl oldu da geride kaldı diye bakıyorum arkama. Her zorluğun üstesinden bir şekilde gelmişiz. Parayı dert ettiğimizde hızırlar yetişti imdadımıza, hastalıkta şifa olanlar hep yanımızdaydı, sevincimizde sarılacağımız, üzüntümüzde omuzunda ağlayacağımız dostlarımız her daim arkamızdaydı. Hayatımın temellerini zor da olsa attım. Şimdi sıra kardeşimde.
Televizyonlar ve gazeteler bize kolay kazanılmış hayatları satıyorlar. Ben kardeşime kendi hayatını kazanması için yardım edeceğim. Sıradan bir insanında fark yaratabileceğini, abisi gibi sadece hayal kurmayı değil, onların peşinden koşması gerektiğini de bilecek. Diploma almak için değil, öğrenmek için okuyacak. Bizim gibi mezun olduktan sonra sudan çıkmış balığa dönmesin diye. Okullarda bizim önümüze hep dört şıklı sorular koydular. Ama hayata atıldığımızda gördük ki kendi şıklarımızı kendimiz yaratıyoruz ve başardıklarımız 100 üzerinden değerlendirilmiyor. Başarı, istediğinizi elde etmenizdir. Mutluluk ise, elde ettiğinizi istemeniz.
Bu satırları yazarken arkamda duran raflarda okunmayı bekleyen 1000'e yakın kitap kardeşimin onları eline almasını bekliyor. İnsanları kitaplar gibi düşünmeye çalıştım ve kapaklarına bakıp aldanmadım. Çünkü onları okumaya başlayınca içleri boş mu dolu mu anlaşılıyordu. Zenginlik her şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır diye öğretti büyüklerimiz. O yüzden kardeşime vereceğim bir küp dolusu altınım yok, ama okuduğu her satırda heyecan duyacağı, devam ettikçe merakının artacağı kitaplar biriktiriyorum.
Şanslı bir çocuk olduğunu hissettirmek lazım. Ailenin en küçüğü olarak dünyaya gelmesinin tek dezavantajı anneannemin elinden tutup mısır tarlasında dolaşamamasıdır. Ona bu yokluğu hissettirmeyecek onlarca insan olacak çevresinde. Annesinden sonra sığınacağı en şevkatli liman Neriman teyzesi olacak. Öz ablası olsa bu kadar olur diyeceği Aslı ablası ve Kezban ablası olacak. Mutluluğu paylaştıkça çoğaltan, hüznü birbirine sarıldıkça unutan kalabalık bir aile...
Her insan doğarken aslında ölmeye başlar. Kardeşim ; çocukluğundan sıkılma çünkü büyüdüğünde çocukluğunu özlersin. Para kazanmayı dert etme. Kazandığın para kadarını değil, mutlu olduğun kadarını yaşa. Hiç ölmeyecek gibi yaşarken, hiç yaşamamış gibi ölme. Kimseye kendini sevdiremezsin. O yüzden en iyisi kendini sevilmeye bırakmak. Seni çok seven bir ailen olduğunu unutma, onlar sadece duygularını nasıl ifade edeceklerini bilmiyor. Hayat bu ya, dalgalar üzerine üzerine gelmeye devam etse de, sen sörf yapmaktan vazgeçme. Mutluluk bir hedef değil, yolculuktur.
Nice mutlu senelere, kızıl saçlı, mavi gözlü kızcağız. Her şey yolunda sen gülmeye devam ettiğin sürece...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder