1 Şubat 2015 Pazar

Ekonomik İstikrar mı?

        İstikrar ülkemizde neredeyse 13 yıldır dillerden düşmeyen bir kelime oldu. Aman istikrar bozulmasın, aman büyüme hızımız yavaşlamasın, aman politik itibarımız zedelenmesin. Çocukluktan yetişkinliğe geçerken bu süreçte bizim ülkemizden kaynaklanan ne bir ekonomik kriz gördük ne de bir savaş. Farklı bir açıdan olaylara yaklaşmak istiyorum.

         1990'lı yılların başından itibaren Sovyetler Birliği'nin dağılması ile beraber dünya Amerika'nın neoliberal ekonomi politikalarının etkisi altına girdi. Artık ekonominiz iyi yönetilse de, ülkenin için de huzur ve barış sağlansa da istikrarı sürdürebilmek kolay değil. Çünkü tüm ülkeler birbirine göbekten bağlı. Bağımsız bir para politikası, bağımsız bir dış politika uygulayabilmek zor. İşte böyle bir ortamda Türkiye diğer ülkelere nazaran dengeli bir politika izleyebildi.

         Avrupa Birliği kıtada eğitim, sağlık ve refahı adil bir şekilde dağıtmayı ve sürdürülebilir bir kalkınmayı sağlamak amacıyla kurulduğunda herkesin beklentileri aynıydı. Nerede 30 yıl önceki Yunanistan , İspanya ,İtalya ve İrlanda...Kim derdi ki; dünyada suç oranının en az, refahın, kültürel gelişimin, eğitim ve sağlık hizmetlerinin en fazla olduğu İzlanda ve İskandinavya ülkelerinin kriz ile boğuşacağını. Norveç Euro bölgesine girmeyerek krizden kısmen kurtuldu. İsveç bazı büyük markalarını Almanlara satarak paçayı yırttı. Gelelim İzlanda'ya; kim derdi beyaz tenli , mavi gözlü soğuk insanların Amerikan rüyası ile yanıp tutuşacağını.

         GSMH'sı 15 milyar dolar olmasına rağmen, sosyal refah politikaları ve gelişmiş insan popülasyonu ile geliri adil dağıtan ülkenin ekonomik krize girip, %30'lara varan işsizliğe maruz kalacağını kim düşünebilirdi. Bence bu bizlere verilen harika bir dersti. Regülasyon politikalarını Amerika bile layıkıyla uygulayamaz iken bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin neyine. Milli gelirinin 10 katı kadar borçlanan İzlanda 3 büyük bankasını özelleştirip , ülkenin tüm doğa güzelliklerini ticarileştirdikten sonra farkına vardı yanlış yaptığının ama iş işten geçmişti.

          İzlanda'ya neden değindim derseniz. Ülkemin hep orası gibi bir yer olmasını hayal ederdim. Doğa güzelliklerine Allah'ın bir lütfu olduğu için değer veren, zenginliği ev ve para ile değil, insanın kültürel seviyesi ile ölçen. Suç işlemeye tenezzül etmeyecek kadar adil ve popülizm ile değil gerçeklerle  yönetilen bir ülke.

          Bu soğuk iklimden biraz bizim cennet vatanımıza gelelim. Eğitim ve sağlık hizmetlerinde muhteşem reformlar ile hasta adamı ayağa kaldırdık. Düşünün ki 12 yılda 5 tane milli eğitim bakanı ve her gelenin enkaz aldım demeçleri. Artık hastane köşelerinde sıra beklemenize gerek yok. Devlet hastanelerinin sayısı ve kalitesi mi arttı. Hayır hatta hizmeti beğenmeyip doktoru bile dövebiliyorsunuz artık. O yüzden en iyisi basacaksın parayı özel hastaneye. Adamı sırat köprüsünden çekip alıyorlar. Üstelik SSK'lı isen masrafların %75'ini devlet karşılıyor.

          Ülke olarak bir şeyleri yapmaya çalışıyoruz. Fakat maalesef sağlam temeller üzerine inşa etmiyoruz. Bunu da eleştiri konusu yaptığınızda aldığınız en bilindik yanıt; bu ülkede insanlar ekmek ve gaz kuyruğuna giriyordu, evden okula gidilen yollar çamur içindeydi. Evet millet uzaya yol yaparken biz hala çift şeritli duble yollarla iktidar olabiliyoruz. Her 4 üniversite mezunundan biri işsiz. Geriye kalan 3 kişiden biri tezgahtar, biri baba mesleğini yaparken son kişi Allah'tan şanslı ki istediği mesleği yapıyor. Eskiden ortaokul mezununları memur olabiliyordu. Artık üniversite mezunu olmak şart. Artık kahvelerde piştirik oynayan adamın bile diploması var. Hangi ülkenin böyle yetişmiş insan kaynağı var soruyorum insanlara.

           Statlar bomboş ama döviz cinsinden yıldız futbolcular gelmeye devam ediyor. Karşılığı ise her zaman olduğu gibi fiyasko. İki sene önce Avrupayı titreten Galatasaray futbolcularının parasını bankadan aldığı kredi ile ödüyor. Merkez Bankası Türk lirası basarken bankalarımız krediyi dolar cinsinden veriyor. Eee ülkede sabit döviz kuru mu var arkadaşım neyimize güveniyoruz. Sihirli sözcük İSTİKRAR...

           Yazıma son verirken ne olacak bu döviz kurları arkadaşlar? FED Amerikan ekonomik verilerinin iyileşmesine istinaden doların musluğunu kısacağım sinyali verdi. Zaten bunun olacağını biliyorduk. Peki ne yapacağız. Cari açığı döndürebilmek için gerekli olan döviz ihtiyacını nasıl sağlarız. Dünya piyasası henüz iyileşmedi. O yüzden yatırım olarak ülkeye pek de fazla döviz gelmez. Faiz oranlarını mı arttıracağız peki her zaman olduğu gibi. Cumhurbaşkanı buna da izin vermiyor. Olan yine vatandaşa olacak yani. Artan döviz kuru enflasyonu arttıracak. Üreticiler maliyeti vatandaşın sırtına yükleyecek. Bankalar bunu fırsat bilip tüketici kredilerine asılacak. Küçük esnaf çek defterinden daha fazla yaprak koparacak. Para musluğu akmasa da vatandaşın cebine damlayacak. Eee bundan iyisi Şam'da kayısı diyeceğim. Ama Şam'ın hali de ortada...
              

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dünyaya hoş geldiniz orospu çocukları!

Çocukluğumdan beri her zaman yaşadığım bir duygu vardır. Bunaldığımda kaçıp saklanabileceğim bir yer bulmak ve orada yalnızlığın verdiği ses...