9 Şubat 2015 Pazartesi

Martin Eden Gibi : Hayatın Peşinden Koşabilmek...

       Bir günü daha arkamda bırakıyorum. Bir zamanlar yazdıklarıma bakıyorum ve anlıyorum ki; hayatın sunduğu fırsatları farkında olmadan gole çevirmişim. Peki neden formamı çıkartıp sevinçle tribünlere koşamıyorum. Annemin dua etmeyi öğrettiği günden beri her gece başımı yastığa umutlar, hayaller ve dualar ile koydum. Daha iyisini istemedim, daha fazlasını da...Bazı şeylerin büyüsü vardı sadece onlar bozulmasın istedim.

        25 yaşındayım, evde oturup kendi kendime felsefe yapmamayı öğrendim. Çünkü babam yıllar önce felsefenin karın doyurmadığını öğrenmişti. Bugüne kadar karşılarına dikilip benim bir hayalim var diyemedim. Ne acıdır, boşa geçmiş onca yıl...Eleştirdiğim sistemin en sadık hizmetkarı olmuşum farkında olmadan. Diploma almak için okumadım okulu, not almak için değil içimden geldiğinde karıştırdım sayfaları. İyi bir işim olursa, iyi bir eşim olur safsatasına zamanla ben de inanır olmuşum.

       
         Anlam veremediğim bir şey var. Mutluluğu elimden kayıp giden bir balon gibi görüyorum. Ucu kaçan ipi yakalamaya çalışarak geçiyor ömrüm. Halbuki bırak havalansın göklere özgürce, sen sadece merakla uçuşunu izle. Annem bana hep tuttuğumu koparamadığımı söyler. Doğru da söyler. Her zaman böyleydi. Azimli olmadığım gerçek ama azimli olmayanların da mutlu olabildiği bir yer olmalıydı.  Daha mutlu olabilmek için daha çok para kazanmak yerine daha fazla kanaat edebilmek. Küçük şeylerden zevk alabilmek. Hayallerinin peşinden koşabilmek, sevdiği kadının elinden geleceğini düşünmeden tutabilmek...


          Ne istiyorsun neden bu mutsuzluk diye sordu yaşlı adam geçen gün. Gülümsedim. Oysa ki güzel bir işim, iyi bir maaşım, belki de güzel bir kariyerim vardı. Tek kelime çıkmadı ağzımdan. Kulaklıkları taktım, elimdeki kitabı heyecan ile okumaya devam ettim metroda. Belki de tek derdim altına çizdiğim satırların hayatıma anlam katmasıydı. Yazacak bir şeylerim olmalı o yüzden birkaç yıl içinde istifa edip özgürlüğün tadını çıkarmak istiyorum. Evet Kuzguncuk'ta bir evim olmayacak, hayallerim okuduğum kitapların satır aralarında kalmaya devam edecek. Ama yaşayacağımızın bir garantisi yok ya. O yüzden arkama bakmadan giderim belki uzaklara. Jack London'ın Martin Eden'i gibi. Sırt çantamda bomboş sayfaları olan defterlerim. Gittiğim her yerde okunmaya değer kitaplar...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dünyaya hoş geldiniz orospu çocukları!

Çocukluğumdan beri her zaman yaşadığım bir duygu vardır. Bunaldığımda kaçıp saklanabileceğim bir yer bulmak ve orada yalnızlığın verdiği ses...