Bugüne kadar hiçbir siyasi oluşumun içinde olmadım. Maçkalı’yım ailem o kadar
renkli bir siyasi kültüre sahip ki. İçimizde çok kaliteli solcular da var, sadık
milliyetçiler , milli görüşe ibadet
edenler de. Ben ne kendimi onlara yakın ne de uzak hissediyorum. Düşünsenize hak, adalet ve eşitlikten yana
olduğum için birileri bana komünist diyor, Türküm ve bununla gurur duyup
milliyetçiyim dediğimde faşist olabiliyorum. Elhamdülillah Müslümanım ve muhafazakarım dediğim de ise gerici veya
fundamantelist olabiliyorum. Zor be bu ülkede vicdanı ve aklı hür bir insan
olmak. Hakemsen ibnesin , futbolcu isen en kral sensin, manken isen kesin
orospusun, sanatçılığın kıymeti yok bilim adamı isen cefa çekmelisin. En iyisi
siyasetçi olmak hee ne dersiniz.”
“Valla
bu kadar saydıktan sonra en makulü siyasetçi olmak gibi geliyor. Yok mu onları
ifade edecek kelimelerim.”
“Elbette
var tabi. “Kuduz köpek” Ağızlarından salya akıtarak konuşuyorlar. Kendi kendime
dedim. Kimse mükemmel değil , hani diyorlar ya çalıyorsa aslanıma yiğidime
helal olsun. Hiç olmazsa biraz da bize veriyorlar diyenler var ya. Denedim be çok
denedim kendimi bir siyasi oluşuma ait hissetmeyi. Ama hep tezatlıklar gözüme
çarptı , cehaletin bizim ülkemizde mutluluğa sebep olduğunu anladığım gün ,
bilgeliğin yalnızlığını yaşamaya karar verdim.”
İlginç
bir ülkeyiz. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidar olduğu ülkemde insanların adalete inancı var mıdır?
Peki ya kalkınmaya ne demeli. Sakın Galatasaray’lıların her mağduriyetinde ama
bizim UEFA kupamız var dediği gibi , ama onlar yol yaptı demeyin. İnsanoğlu yıllar
önce uzaya yol yapmış , biz hala duble yollarla seçim kazanıyoruz.
Mağduriyetten gelen insanların vicdanları ile belki huzur buluruz dediğimiz
ülkede hapishaneler ağzına kadar dolu. Asya ile Avrupa’yı fetheden atalarımızın
başarıları ile gururlanırken , torunlarının Asya’dan Avrupa’ya araba ile
geçememesi ne acı vericidir. Boşver bu dünyayı ahiret için ne yapıyorsun diyen
din adamlarının milyonluk makam araçları ile gezdiği ortamda bırak karanlığa
bir mum da sen yakmayı. Ampulun ışığı fazla geldi gözlerimiz sahte mutluluktan
kamaşıyor.
Belki de
ülkenin en önemli mirası olan Halk Partisi’ne ne demeli. İçerisi kafatasçı ,
sığ görüşlü ama çok bilmişlerle dolan, halka sefaleti kendine iktidarı layık
gören cehalet partisi. Her şeyimizi aldılar; fabrikalarımızı, topraklarımızı ,
servetimizi…Ama halkın partisini kaybetmek çok koydu be.
Bugünlerde
Selahattin Demirtaş’ı dinliyorum. Tam hayalimdeki siyasetçi. Fakirliğimden onur
duyuyorum , heyecanlanıyorum kimi zaman ağzından çıkanları dinlerken. Belki de
ilk defa geleceğe dair siyasi bir hayal kuruyorum. Fakat o an aklıma,
üniforması kanlar içerisindeki şehidim geliyor, gözü yaşlı analar. Bunca uğraş
ne içindi. Aklım evet , vicdanım hayır diyor. Kabil’in Habil’i öldürmesi ile
başlayan serüven bugün hala devam ediyor.
Belki pişman olmuşlardır, silahın değil tatlı dilin , merminin değil
bürokrasinin arkasına sığınacaklardır diyorum ama nafile. Bu milletin yeni bir
başlangıca değil mutlu bir sona ihtiyacı var. Allah yolumuzu çizdi ise bize
düşen yürümek. Bize verdikleri ile yetinip , paylaştıkça büyümek.
Bugün
değil ama belki bir gün kendi partimizi kurarız. İktidar olma hayaliyle değil
de, çayımıza kurabiyelerimizi batırıp; azizim ne olacak bu memleketin hali
dediğimizde. Merak etmeyin bu ülkenin gençleri ne yapacağını bilir demek için.
Bizim bir kavgamız varsa o da ekmek kavgasıdır. Çünkü boş bir mide ile devrim
yapılmaz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder