19 Ekim 2015 Pazartesi

Gülümse Kaderine...

            Halayın başında mendili sallarken dünyanın ne kadar da hızlı döndüğünün farkına varıyorsun. Az önce elimi omzuna attığım adam yıllar yılı en iyi dostlarımdan biri oldu. Mahallede misket oynadığımız günler tek gayemiz en renkli misketlere sahip olmaktı. İlk okula giderken tenekeden yaptığımız topla rakip tanımazdık. Ergenlik sivilcelerimiz yüzümüzü istila ederken lise de uzaktan severdik hep kızları. Okuldan eve , evden okula giderken hayallerimizi anlatırdık birbirimize. Sonra kaderimizi değiştiren gün gelip çattığında memleketten kilometrelerce uzağa , farklı alemlere dağıldık. Çok sıkıldığımız anlarda telefon ahizesinden gelen kahkaha ile döndük hayata. İyi ki var dedik eski günler...

           Sonra diplomayı rulo yapıp elimize verdikleri gün; kim hayallerimizi satın alır ve kim bu adamlara inanır da kız verir diye kara kara düşündük. Belki de çok düşünmekten benim saçlarıma aklar düşerken , o tel tel kaybetti. Biz yola çıktıklarımızı , yolda bulduklarımıza tercih etmedik. O yüzden evlilik hep bir adım ötemizde kalmıştı. Sonra bir gün heyecanla geldi yanımıza. Bir başka bakıyordu , o gün gülümsemesindeki güzelliği fark ettik.

                Oturduk , konuştuk. Emin misin? Bu seferkinin farkı nedir?  Ve bir şeyin farkına vardık ki; mutluluğu bir yolculuk olarak gören bizler , elimizde biletlerimizle doğru zamanın gelmesini bekleyerek hata mı ettik diye şüpheye düştük. Bir gün bu dostluk sevdiğimiz kadınların gölgesinde kalırsa , iki kalbin arasına mesafe girer , eski resimler tozlu raflara kalkarsa diye kara kara düşünürken treni kaçırmanın manası olmadığını anladık. 

   
  Onların ilk aşkı olmayabiliriz belki son da olmayacağız. Ama bizi seviyorlarsa bundan ötesi var mıdır? Tıpkı bizim gibi onlarda mükemmel değil , olmak zorunda da değil. Onları güldürebiliyorsak , sahilde martılara simit atarken düşündürebiliyorsak , kabul et arkadaş ben neden mutlu değilim diye hayıflanma. Onu hatalarıyla da , günahlarıyla da sevmeye çalış , verebileceğin her şeyi ver. Bizi her an düşünmek zorunda değiller , ama kırılabilecek olan bir parçalarını vermediler mi bize. KALPLERİNİ...
          
O zaman incitme onu , sevdiğin insanı nasıl tanıdıysan öyle bırak, değiştirmeye çabalama , anlam arama her yaptığında , akışına bırak bazen , verebileceğinden fazlasını bekleme. Seni mutlu etse de etmese de gülümse... Rastalı adam ne diyordu: "Herkes seni incitecek , yapman gereken tek şey acı çekmeye değer birini bulmak." 

Gülümse kaderine işte ,
Nereye gider diye de düşünme,
Kimi zaman içten , kimi zaman istemeyerek,
Kimine sevgiyle, kimine nefretle,
Bazen ufak bir tebessümle , bazen ağzını iki yana açarak,
Kaybedecek neyim var diye de düşünme , kazanacak onca şey varken...
Gönül kapısına kimin uğrayacağın nereden bilebilirsin ki;
O zaman sabret , o gün geldiğinde sevgiye , mutluluğa hasret olan gözlere
gülümsemeyi çok görme...
                       

                      




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Var mıydık? Belki Biraz...

Artık çalar saatin ruhumu kamçılarcasına ötmesine gerek duymadan uyanabiliyorum. Telaş yok, karnımda uçuşan rahatsız kelebekler yok, geç kal...