11 Ekim 2015 Pazar

Hayaller İstanbul, Hayatlar Kandahar...

            Dedem duvar örerdi,
            Babam duvar örerdi,
            Ben duvar örüyorum,
            Peki hala bir evimiz niçin yok ? 
Fellini'nin Amarcord'un filminden bir sahne... Sene 1976 aradan kırk sene geçmiş ve değişen hiçbir şey yok. O zaman neden hala sokaklara dökülüp demokrasiyi , barışı çağırıyoruz; haktan, adaletten , eşitlikten söz ediyoruz. Çağırınca geliyorlar mı? Güçlü her zaman haksızdır bu dünyada ! O zaman zalimin zulmü varsa ,sevenin Allah'ı var demek istiyorum. Fakat dilim varmıyor demeye , çünkü inandığımız ne varsa iyi niyete , aşırı sevgiye , birilerinin koyu inancına kurban gitti. 

Hep klişe bir laf vardır ya ülkenin %99 müslüman. Bugüne kadar bu sayısal üstünlük bize ne verdi. İslam kelimesinin köküne inersek s,l,m harfleri yani salim , selim , kimseye zararı olmayan anlamlarına ulaşıyoruz. Halimiz ortada , oluk oluk akan kan. Kanlı eller ile uçurulan barış güvercinleri , bıçak kemiğe dayandı , kimse sabrımızı test etmesin , bir ölürüz bin doğarız, acımız çok büyük...

Keşke dediğim  bir şey varsa, keşke dünyaya biraz erken gelebilseydim. Siyasi söylemler pek değişik olmazdı  , cehaletimizi kendi içimizde yaşardık kitlelere yayılmazdı belki de. Köylü toprağını eker , işçi alın teri döker , kadınlar analık yapar , erkekler ise adamlık... Şimdi yavaş yavaş toprağı ekecek köylüyü kaybediyoruz , işçi desen alnından akan ter kuramadan cebinde beş kuruş kalmıyor. Kadınlar hakkında söyleyecek bir şeyim yok ; ama klişe olmazsa annelerimiz gibilerini zor buluruz.  Erkeklere gelirsek burada sözü karşı cinse bırakmak daha iyi olur. 

25 yaşında her ne kadar çabalasan da, ne kadar çok okusanda , elinden geleni ardına koymasanda bir şeyleri değiştiremeyeceğinin farkına varmak kadar acı bir şey olmasa gerek.  Start verildi ve koşu başladı. At gözlüklerimizi takıp , finishi ilk görebilmek için dört nala koşuyoruz. Fakirliğine küfredip zenginliğin peşinden koşanı da görüyoruz. En akıllımızın bile işin sonunu paraya getiriyor. Belki yakında mutluluğu ambalajlayıp süpermarketlerin raflarına dizip kakalayacaklar da bize. Örneğin kim derdi bundan yıllar önce viagra ile erkeklerinin kaybolan libidosunun eczanelerde satılacağını. İşte mutluluğun yolculuğuda sanırım market raflarında bitecek. 

Kime oy verdiğim hiç önemli değil.  Kimin masum , kimin iyi olduğunu ; kimin zalim , kimin hain olduğunu ayırt etmekten sıkıldım artık. Seçim vaadlerine karnımız doymadı mı? 3 ay önce 300 lirayı bize fazla görenlere bugün ne değişti diye soramıyorsak neden sandığa gidiyoruz. Çünkü evde ekmek bekleyen çoluk çocuk var değil mi? İşte aç olanı toka , yetimi yezide , masumu zalime emanet ettik. 

Oturun ve gelecek hayalleri kurun. Bir kadına aşık olup , ilk doğacak çocuğunuza isim düşünün. Çok düşünmenize de gerek yok. Barış , Umut, Sevgi  neyinize yetmiyor. Hani çağırınca gelmiyorlardı ya , yapınca belki gelir...Sonra eğer yaşanacak bir yer bırakırlarsa çocuklarınızın elinden tutup güven içinde geleceğe yürüyün. Çalışmaktan takatiniz kalırsa emekli olmanın hayalini kurun. Şekeriniz yükselip , kan değerleriniz kötüleşmeye başlayınca fazla geç kalmayın. Ufaktan kefen parasını da kenara koymayı unutmayın.   Bunları bile düşünecek memleket bırakmadınız ya bize. Alın sandığınızı da başınıza çalın...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dünyaya hoş geldiniz orospu çocukları!

Çocukluğumdan beri her zaman yaşadığım bir duygu vardır. Bunaldığımda kaçıp saklanabileceğim bir yer bulmak ve orada yalnızlığın verdiği ses...