Sabahın ilk ışıkları odamdan içeri giriyor. Yüzümün bir yanı yastığa gömülmüş etrafıma boş gözlerle bakıyorum. 15 dakika kendi kendime, sığ bilgilerimle kapitalizmi eleştiriyorum. Bir kaç adım ötede tiril tiril parlayan rugan ayakkabılarım, dolabımda beyaz gömlekler ve koyu renk takım elbisem ile hayallerime karşılık emeğimi satmaya hazırım.
Bir zamanlar annesinin balkondan el sallayarak okula uğurladığı çocuk iken, hangi ara kapıyı usulcana çekip işine giden adamlar olduk akıl sır erdiremiyorum. Her sabah aynı yoldan; hayallerime ulaşacağım kaygısı ile biraz karın ağrısı biraz stres ağır adımlarla ilerliyorum. Yıllardır aynı köşede ekmek arası kahvaltılık satan Cemal abi. Hastalık dışında istikrarı hiç bozmadı. Yıllarca o köşede öğrencilere, işe gidenlere, kahvehanedeki emeklilere sattı yarım ekmek alın terini. Sorsanız belki ne hayalleri vardı ama, haline şükrediyor. Ve biz gencecik yaşımızda kafamıza takılmış bir mutlu olacağım türküsü, kalbimiz kırık ama, eksik etmiyoruz sol cebimizden umudu...
Sokakta türlü türlü insanlar, her an halimize şükretmemiz için köşe başlarını kapmışlar. Çöpten karton toplayanlara alışmıştık ama, artık yemek ile karınlarını doyuranlara ne demeli. Çıplak ayaklı çocuklar, kirden kapkara yüzleri bile belli olmazken masmavi gözleri, bembeyaz dişleri ile gülümsüyor size. Bir ekmek arası ve bir gün daha şükretmek için sebep. Ne diyordu Nazım Hikmet; "Ve tıpkı o eski, acıklı hikayelerdeki yalınayak ve karlı yollara düşmüş yetim bir çocuk gibi kalıyordu bu yürek."
Sonra düşünüyorum sahi ne yapıyorum ben. Ne istiyorum şu üç günlük hayattan. Tutsana birisinin elinden, mükemmel olmasanda olur. Etrafındaki yoksulluğu, zalimliği, tecavüzü görmezden gelen bizler, kendi hatalarımızı da görmezden gelsek ya. Belki uçurtmamız takılmaz o zaman tellere, bugüne değil de yarını düşünerek koyarız başımızı yastığa.
Vakti geldi de geçiyor belki bir kadını sevmenin. Elinden tutup sahile gitmenin, simidi martılarla bölüşmenin, ne bileyim belki de aynı hayalin peşinden koşmanın vaktidir vakit. Zaman kavramını bir süreliğine rafa kaldırma vaktidir. Bunların hepsi için iki yürek gerek, biraz da emek. Kıraç bir toprağa hayal ekmek, biraz beklemek ve yeri geldiğinde gözyaşlarınla sulamak gerek. Her şeye rağmen umut etmek. Soran olursa mutluluk demek? Bir lokmada iki mutlu insan demek...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder