17 Ağustos 2016 Çarşamba

Herkes köşesini kapmış; iyi ama ben nasıl büyük adam olucam...

       26 yaşında yalnızlık üzerine master yapan, bankaya ve kredi yurtlar kurumuna borcunu ödemekle mükellef, futbolculuk hayalleri suya düştükten sonra Alice Harikalar diyarında bir yer edinmenin derdine düşmüş, ipiyle kuşağı sikiyle taşağı geçinip giden bir insan evladıyım.  Evet eğer Türk Dil Kurumu sözlüğünde karşılığım olsaydı muhtemelen böyle olurdu. 

      Bugün kendimi eleştirmek istiyorum. Mesela yaptığım işten bu kadar nefret ederken nasıl oluyor da elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. İnsanlara kendimi sevdirmeyi başarabiliyorum. Babamın miras olarak bırakacağı bir şeyi olmadığı için anca; ele muhtaç olma, çok çalış gerisini düşünme nasihatını verebildi. O gün bugün mal gibi çalışıyorum. 

    Bugüne kadar çalıştığım yerlerde ücret konusunda hiç pazarlık yapamadım. Terfi dönemlerinde insanlar yöneticileri ile olan ilişkilerini düzeltirken ben Yaşar Usta gibi gittim posta koydum. Kariyer 20. yüzyıl hastalığı dedim kendi kendime. Hayatın kalitesini kazandığım parayla değil, kurduğum hayallerle ölçtüm. Ergenken köpek gibi ders çalışıp iyi bir üniversiteyi kazanmak yerine, okuldan kaçıp futbol oynadım mesela. Sonuç ; şansım yaver gitmedi futbolcu olamadım. Ders çalışmadığım için de iyi bir üniversiteyi kazanamadım. Bugün sırf iyi bir üniversiteden mezun olup, ingilizceyi akıcı konuşabildiği için idiot gibi yaşayan adamlar bana yöneticilik yapıyor. Hayatın gerçekleri bu. Onlar şirketin altlarına verdiği araba ile işine gidip gelirken; ben yüksek lisans öğrencisi olduğum için 1 lira 15 kuruşa akbil basarak işime gidip geliyorum. Ama olsun ben boş vakitlerimde İstanbul'u gezip esnaf lokantalarında yemek yiyorum, deniz kenarında bir bank köşesine oturup kitap okuyorum, arada şiir falan yazıyorum. Evet evet kariyerin ne önemi var ki dediğinizi duyuyor gibiyim. 

      Mesela bu yaşıma geldim. Kenara üç beş kuruş para koymalıyım. Ne bileyim bir araba alabilirim, mortgage kredisi ile ev alabilirim. Ev çok önemli tabi. E yaşımızda geliyor evlilik mevlilik durumları olacak. Peki ben ne yapıyorum. Her ay 15 kitap alıp annemle kitaba fuzuli yere ödediğim paralar için kavga ediyorum. İleride arkadaşlarım altlarına evlerini arabalarını aldıklarında ben ne yapacakmışım. Ulan millet işten eve gelince  "bugün çok yoruldum odama çıkıp biraz dinleneceğim" derken, ben gelen kredi kartı ekstresinde neye ne kadar harcadım onu açıklamak zorunda kalıyorum. 

    İlkokul mezunu adam kendine iş kurmuş benden çok para kazanıyormuş. Olur da evlenirsem çocuğumu okutursam şerefsizim :) 7 yaşında Sezercik gibi tamirci çırağı yapacağım. 10 yaşında usta olur, 15 yaşında kendi atölyesini açar. 20 yaşında araba galerisi falan olur. Hassiktirin gidin oradan diyeceğim ayıp olacak. 

     Son olarak kız mevzusuna gelelim. Geçen gün yine konusu açıldı ne zaman seni bir kızla göreceğiz diye. Homoseksüelim ondan göremiyorsunuz diyecektim ama burası Zeytinburnu. Şakayı ciddiye alırlar diye korkmadım değil :) Yok abi beceremiyorum ya. Birincisi zamanında çok açık sözlü oldum. Halbuki versene nabza göre şerbet. İşin ilginç tarafı da var. Kiminle beraber olsam, benden sonra çok mutlu olup evlendi, çoluğa çocuğa karıştı. Başarıya gidilen yolda çekilen çile miyim neyim anlamadım ki? 

       Ben ne zaman paraya önem vermiyorum desem paraya önem veren kızla tanışıyorum. Ben ne zaman muhabbete, anlayışa önem versem dış görünüşe önem veren bir kızla tanışıyorum. Anlayacağınız alıştım bu şekilde yaşamaya. Sinemaya, tiyatroya gideceğim zaman bir kız buluyorum. Arada böyle deniz kenarına inip dertleşeceğim kızlarda var. Ben kendimi mutlu edemedim daha, başkasının vebalini boynuma hiç alamam gari...

          

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dünyaya hoş geldiniz orospu çocukları!

Çocukluğumdan beri her zaman yaşadığım bir duygu vardır. Bunaldığımda kaçıp saklanabileceğim bir yer bulmak ve orada yalnızlığın verdiği ses...