Evet benim hayal kurarken yorulduğum bir gerçek. İşte o vakit önüme gelen ilk bank köşesine kurulur manzarayı seyre dalarım. Italo Calvino " Görünmez Kentler" kitabında hayalindeki yeri görünmeyen kentler olarak anlattı. Belki de özünde Venedik'i anlatmak istedi ama biz anlamadık. Sonra kitabı bitirip kafamı kaldırdığımda gördüğüm manzara beni farklı dünyaları götürdü.
Ne hayaller kurup da gelenler var öyle değil mi? Dile kolay yaklaşık 15 milyon insan yaşıyor. Deniz kenarında huzur bulanı da var, Kuzguncuğun dik yokuşlarını inip çıkarken kan ter içinde kalanlar da. Taksim'in dar sokaklarında insan seline kapılan da var, o insan selinin arasında mendil satan küçük kızı fark eden de. Bir ağacın gölgesinde huzur bulanı da var, bir ağacın gölgesine sığınıp kalacak bir yeri olmayan da. Beyaz gömleği , caf caflı takım elbisesi ile işine gidenler de var; atanamadığı için öğretmenlik yerine part time olarak tezgahtarlık yapanda. Çocuğuna her gördüğünü alarak yokluk nedir öğretmeyen aileler de var; çocuğunun canı çekmesin, varlık nedir anlar diye büyük caddelerden uzak tutan aileler de var.
Siyah ile beyaz gibi, tüm tezatlıkları gözümüze çarpan bir kentte mutlu olabilmenin hayallerini kuruyoruz. Hayali şarkıcı, futbolcu, zengin olmak olan çocukların kentinde, yarına dair tek ümidi bugün de karnını doyurmak olan çocuklar var. Güzellikten yana ne varsa bölüşüp büyümek varken; yüzümüzü kendimize, sırtımızı muhtaçlara döndük. Elimde kitabım ağır adımlarla evime giderken önümü kesti bir kız çocuğu. Abi çorap satıyorum alır mısın dedi gözlerimin içine bakarak. Genelde birisi önümü kesip bir şeyler anlatmaya başladığında hayır diyemem. Sonuna kadar dinledim. Cebimdeki son 10 lirayı verdim karşılığında bana 5 çift çorap verdi. Bende kendimce iyilik yapacağım ya iki çift versen yeter diyerek diğerlerini geri uzattım. Beklemediğim bir tepki verdi çok şaşırdım. " Ben dilenmiyorum abi, çorap satıp okul harçlığımı kazanıyorum. Hepsini almayacaksan hiçbirini alma" dedi. Bunca zaman okuduğum binlerce kitabı at bir kenara. Elaleme yaptığım felsefeyi, daha güzel bir dünya olsun diye kestiğim ahkamları, çok bilmiş konuşmalarımı unutun. Dünya dönüyorsa bu gönlü temiz, vicdanı hür çocuklar için dönüyormuş. Ben dersimi aldım.
Koskoca plazalar diktiler kentin kalbine, daha şeffaf olsun diye camdan yaptılar üstelik. Dört duvar arasına hapsettik benliğimizi. Özgürlüğü kariyerde, huzuru parada aradık. Öğle molalarında küçük bir evin, mutlu bir ailenin hayalini kurduk. Yamalı sevdalarımız oldu çokça. Kim bilir kimlerin ellerinden, kimlerin gözlerinden geçtik gerçek aşkı bulana dek. Ne zaman şikayetçi olsak hayattan, halimize şükretmemiz için bir sebep çıkardı karşımıza. Şimdi bunca düşüncelerin ortasında bir günü daha geride bırakırken gözlerimi yumuyorum. Yarın daha güzel bir güne uyanır mıyım? Yoksa hayat kendiliğinden güzelleşmiyor mu? Ya elimi taşın altına koyup üzerime düşeni yapmalıyım ya da payıma düşen neyse hayattan razı olmalıyım. Siz ne dersiniz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder