Elbet çayla olmuyor içimizde soğuyan şeyleri ısıtmak.
Kendi kendime düşünürken gözlerim kayıyor boşluğa.
Nasılda büyüdü ufacık bedenim,
ama içimdeki küçük çocuk direniyor yüreğinin kaldırımlarında oyunlar oynamaya.
Birkaç beden büyük geliyor hala yaşadıklarım bana.
Teneffüs zamanlarında yaşadığım kısacık mutluluklara özlem duyuyorum.
Gülüyorum gülmesine fakat hayat biz istemesek de boşalan bardağı doldurmaya devam ediyor.
Ve her defasında bir solukta içiyoruz; yalnızlığı, hayal kırıklığını, yarım kalmışlığı...
Sanıyordum ki ben iyi olmaya çalışırsam, her şey iyi olacak
Parmak ucunda yaşarsam kimse rahatsız olmayacak.
Kırsak birilerinin kalbini eskisi gibi olmayacak biliyorum.
Her ne kadar yapıştırsalar da parçalarını kalplerinin çatlaklarından akacak
Hüznü, neşesi, mutluluğu ve kederi...
Çok çalışırsam karşılık bulacaktı emeklerim,
Babam gibi susacak, yalnız kaldığımda haykıracaktım.
Değişmeyen dünyanın şerefine kaldıracaktım kadehimi.
Açık sözlü olmak beni bir adım öteye taşıyacaktı hani,
Güven dediğin duygu ;sözle değil, eylemle hissedilecekti.
Sevmek; derdini paylaşıp üstesinden gelmek
Hayaller kurup gerçekleştirmek olacaktı bizim için.
Kazandığım para kadar değil
Kendi istediğim hayatı yaşayacaktım.
Birileri nasihat adı altında küçük görse de hayallerimi
Ben bildiğim yoldan vazgeçmeyecektim.
Nasıl da safmışım...
Kendin gibi görünene aldanma gönül,
Seviyorum deyip yarı yolda bırakana da.
Her karanlığın bir sabahı, her yokuşun bir düzlüğü vardır nasıl olsa
Sen ne gözünü yum karanlığa ne de yürümekten vazgeç yarınlara...
Ne diyordu kuşların şairi:
"Ve bilmiyordu kimse yüreklerimizden uçan üzgün güvercinin inanç olduğunu..."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder