15 Nisan 2017 Cumartesi

17 NİSAN SABAHI...

   17 Nisan sabahını bekliyoruz aylardır. Yine bir siyasi süreç sonucunda insanlarımızı kutuplaştırmayı başardık. Akrabalar, arkadaşlar, aileler birbirlerine düştüler. Birbirimizin gerçek yüzlerini mi gördük? Ne dersiniz? Şu kısacık ömrümde en büyük gayem mantıklı ve makul birisi olmaktı. Her fikri dinlemek, her ideolojiyi okumak, aşırıya kaçmadan kibire bulaşmadan yaşamak. Fakirin halinden, zenginin vizyonundan anlamak.  İktidarı eleştirmek, muhalefeti geliştirmek. Tüm bunları alınmadan, gücenmeden, kırmadan, gülerek, kimi zaman sinirlenerek ama her şeyin sonunda kaldığım yerden devam ederek yapmak istedim. Gelinen noktada anlıyorum ki Mevlana haklıymış. "Sen ne kadar bilirsen bil, senin bildiğin karşındakinin anladığı kadardır." 

        Politikacılar konuşuyor bizlere, bizler her seçim günü oy kullanıyoruz ama seçemiyoruz. Medya doğru ya da yanlışı değil, anlaşılmayanı bildiriyor. Okullarda verilen eğitim insanlığı değil, modern köleliği öğretiyor. Savaşlar kazanılmak için değil, yapılmış olmak için yapılıyor. Hakimler adaleti değil, güçlünün hakkını tasdik ediyor. Polisler suçu değil, adaleti engelliyor. Kârlar özelleştiriliyor, zararlar kamulaştırılıyor. Ve insan insanın kurdu iken, kuzular sessizce uyumaya devam ediyor...

       Hayır ya da Evet bir şeyi değiştirmeyecek diye düşünüyorum. Ama neden sandığa gidip bir tarafı seçmek zorundayım. Aksayan demokrasimizi düzeltmek için mi? Daha iyi bir Türkiye için mi? Hayır sadece safımızı belli etmek için. Darbe olmayacağının garantisini kim verebilir? Osmanlı Devleti'nde kardeşin kardeşi katletmesi devletin bekası içindi. Bugün de kardeş kardeşi katletmiyor mu? II.Osman'ı tahttan indirip Yedikule Zindanları'nda öldüren Fransız Lejyonları mıydı? 31 Mart Vakası, Bab-ı Ali'de asılanlar, Kuyucu Murat Paşa'nın diri diri kuyuya attığı vatandaşlar bu toprakların evlatları değil miydi? 

     Edebiyat, matematik, sanat, bilim tüm bu gelişmelerle ilgili konuşan kaç tane politikacı var. Öldürmekten değil, yaşatmaktan konuşan kaç tane politikacı var. Bugün hala meydanlarda köprü yaptık, gemi yaptık, yol yaptık, hastahanelerde beklemiyorsunuz, enflasyon yok, her şeyi tüketebiliyorsunuz, kişi başına milli gelir arttı, ekonomi büyüdü, binlerce konut yapıldı argümanlarını duyuyoruz. 

   Bugün Cumhuriyeti beğenmeyip, Osmanlı'ya özlem duyanlar bilmiyorlar mı ki? Bugün Cumhuriyet sayesinde bizi yönetiyorlar, o koltuklarda oturuyorlar. Cumhuriyet kurulduğunda 3-5 fabrika varken, tarlayı sürecek öküz, vergi verebilecek kadar kazancı olmayan bir toplum vardı. İş bankası hangi para ile kuruldu diyen cahiller, Bank Asya ve Arap sermayesi ile kurulan bankaları neden konuşmaz.  Bir Türk vatandaşının maaşından vergisi peşin tahsil ediliyor, tüketiminden vergisi peşin tahsil ediliyor. Ödediği faturalarda kaç tür vergi alınıyor haberi yok. Hastanelerde sıra beklemiyor çünkü hastaneye gitmeden size 6 ay sonrasına randevu veriyorlar.  Enflasyon yok diyorlar. Enflasyon olması için tüketimin arzdan fazla olması lazım. Bugün her sokakta AVM, süpermarket var. Alışveriş yapabilmek için kredi kartı ve ihtiyaç kredileri var. Bu paraları bankalar nasıl veriyor derseniz? Türkiye'de Türklere ait kaç banka kalmış bir araştırın. Devlet bankalarından Hazine garantisi ile kredi alan özel teşebbüsler köprü yapıyor. Vatandaşın vergisi ile köprü yapıyor. Yetmiyor 30 yıl köprünün gelirine el koyuyor. O da yetmiyor  zarar ederse, zararı hazineden karşılanıyor. Ve biz buna ekonomik büyüme diyoruz...  

    Türkiye 1980 yılından sonra hızla büyüdü? Neden mi? İki kutuplu dünyadan ABD hakimiyetindeki finansal kapitalist dünyaya geçtik. İnsan emeği, toprağın altı, toprağın üstü metalaştı. Rant iktidarların en büyük gelir kaynağı oldu. Para bulmak kolaylaştı. Türkiye'de diğer ülkeler gibi ekonomik olarak büyüdü,  fiziksel olarak modernleşti. Ama ekonomisi kalkınmadı, zihinsel olarak geri kaldı. Ne bekliyordunuz? Tüm dünya çok katlı kuleler, köprüler yaparken, uzaya mekik gönderirken Türklerin hala tarla sürüp, gecekondularda oturacağını mı sanıyordunuz? Yeni dünya sisteminde her nimetten faydalanırsınız, yeter ki bedelini ödeyebilecek durumunuz olsun? Türkiye'nin gencecik bir nüfusu, verimli toprakları, ılıman iklimi ve sömürülecek halkı var. 

      Velhasıl kelam yarın yönetim şeklini oylamayacağız. Tarafımızı seçeceğiz. Sonuç ne olursa olsun bundan sonra üzerimize ne düşüyorsa eksiksiz yapmak için gayret edeceğiz. Bilimle, akılla, mantıkla, sevgiyle ve saygıyla...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dünyaya hoş geldiniz orospu çocukları!

Çocukluğumdan beri her zaman yaşadığım bir duygu vardır. Bunaldığımda kaçıp saklanabileceğim bir yer bulmak ve orada yalnızlığın verdiği ses...