Bu dünyaya beklentilere karşılık vermeye, başkasının izinden gitmeye, ezberlere uymaya, aynı şarkının nakaratı olmaya gelmedim. Ben, benim Ey Romalılar... İşte meydan; toprağa hayallerim karışmış, ezilmiş onlarca düşlerim, yarım kalmış benliğim. Herkesin derdi varlıklı olabilmek, benimkisi ise var olabilmek.
Mutluluk tacirleri dört yanımızı sarmış. Çeyrek altın lobisi ensemizde. Anneler kafamıza vuruyor, her ay kenara bir çeyrek altın koy diye. Bu kadar okuyup ne olacaksın ki! Bak falanca teyzenin oğlu okudu adam oldu. İşi gücü yerinde, çok para kazanıyor. Hayal kurmuyormuş benim gibi. Hayallerini satın alıyormuş. Sahi nereye gidiyoruz böyle kuzum. Biz birilerinin yerinde olmak istiyoruz. Birileri de bizim yerimizde. Kendi olmak isteyen kaç kişi kaldık ki bu dünyada.
Babalar uzaktan severmiş, belli etmezmiş hiç. Anneler çok korumacı. Yüzünüze karşı iken yeterli görmez ama siz yok iken yere göğe sığdıramaz. Bundan olsa gerek kendimizi ciddiye almayışımız. Hala söylenen nasihatler aynı. "Siz daha ne gördünüz ki, hele bir askere gidin. Gittik. Hele bir kendi paranızı kazanın. Kazandık. Dost kazığı yiyin. Yedik. Çok sevin ayaklarınız titresin, sürüne sürüne yaşadık aylarca. Başkaları mutlu olurken uzaktan izleyip hasetinizden çatlayın. Çatladık, parçaları birleştirmekle uğraşıyoruz. Evlenin bizi daha iyi anlayacaksınız... Evlenmiyorum. Kenara para koymuyorum, taşı sıksam suyunu çıkartırım. Ama kendimin turşusunu kurdurmam. Yarın bana isyan edip, yapamadığı şeyler, sahip olamadığı imkanlar için anasına babasına küfür edemeyip kendine küfür eden evlatlarım olsun istemiyorum. Kimsenin omuzunda yük olmadan yaşamak nasip olsun herkese, pişmanlıklar, alınamayan kararlar, yarım kalan hayaller sırtımıza yapışmasın.
İşinizden bunalıp intihar edecek seviyeye geldiğiniz de siktir olup gitme özgürlüğünüz olsun. Bir başkası ne der acaba? Kariyerim ne olur, ya işsiz kalırsam, para kazanmam gerekiyor? Bu sorular aklınıza geliyor ve olduğunuz yerde sefil hayatınıza devam ediyorsanız. Tebrikler, hayırlı bir evlat, sadık bir çalışan, mutsuz bir insan olmuşsunuz demektir.
Ama karamsarlığa kapılmayın. Sığınacak limanlar vardır illa ki. Bir kadın tarafından sevilemeyecek kadar çekilmez ve zor bir insan olabilirsiniz! Ama bu sizin küçük şeylerden mutlu olamayacağınız anlamına gelmiyor. Misal şiirler var.. Ne diyor Haydar Ergülen:
"Herkesin kaybettiği aşkı,
Ben de bulamadım küçük bir oğlan gibi
Sanki acının mutluluk olduğuna inandırmışlar da
Çocukluğumda inanacak başka bir şey kalmamış bana..."
Burnumun dikine gitmeyi seviyorum. Karamsarlığım için beni terk edenlere, uzaktan da olsa arkadaş kalalım diyenlere kızmıyorum. Farklı jenerasyonlar olduğumuz için beni anlamayan anneme babama da kızmıyorum. Benden çok para kazanıp, doğuştan sahip olduğu zenginliklerin nimetini yiyen akrabalarımı, dostlarımı kıskanmıyorum. Üç kuruş para için menfaat ilişkisi kurup, kazık atan can dostuma da kızmıyorum. Ben en çok kendime kızıyorum. Bunca saçmalığa nasıl katlanıyorum. Sahi sabah kalkıp işe gidecek kuvveti nereden buluyorum. Maneviyat olmayan masaya oturup nasıl çalışıyorum saatlerce. Beni anlamayan insanlarla nasıl aynı ortamda yaşıyorum yıllardır. Ama halimize şükretmeliyiz değil mi? Altın kafese konan bir kuş misali...
O zaman Can Baba ile bitireyim kendime karşı olan isyanımı;
Biliyorum suçluyum, razıyım cezama
Çalmadım, öldürmedim ama
Daha kötüsünü yaptım.
Na'aptım biliyor musunuz Reis Bey?
Tuttum insanları sevdim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder