5 Mart 2019 Salı

Ekonomi Analizleri: Asgari Ücretli'nin Demokrasi ile Sınavı...

    2019 yılında ikinci kez yazıyorum. Bir önceki yazımda yeni yıla girerken temennilerimden bahsetmiştim. 2 aylık süreçte bol bol okumaya devam ediyorum. Hayatımda bazı şeyleri yola koyabildim, borçlarımı bitirdim. Birkaç aya ekonomi patlamazsa kendime bazı konularda yatırım yapmayı planlıyorum. Fakat çalıştığım şirketin finansal durumunu ve Türk ekonomisinin genelini takip eden birisi olarak önümdeki 6 ayı bile göremiyorum. 

      Bir şey dikkatimi çekti. 6 ayda bir seçim ile ilgili değerlendirme yapar olmuşum. Siyasette bazı şeylerin yolunda olmadığı çok sık gerçekleşen seçimlerden belli oluyor. Çünkü iktidar kalıcı çözüm üretmekte yetersiz kaldığı için kısa vadede seçime giderek, toplumsal gerginliği arttırarak, insanların gelecek kaygılarını arttırarak sandıktan galip çıkmaya çalışıyor. Vaatler ekonomisine döndük. Güzel günler göreceğiz, güneşli günler diyorlar sürekli. Sanki kötü günlere onlar yüzünden gelmedik. Maalesef yıllar yılı şu gerçeğin farkına varıyor insan. Hz. Mevlana'nın çok güzel bir sözü vardır: "Sen ne kadar bilirsen bil, senin bildiğin karşındakinin anladığı kadardır."  Karşımızdaki insanları meramımızı anlatamıyoruz, onlar dinlemiyor, dinlese bile anlamak istemiyor. Uzlaşma ve hoşgörü kültürümüzü her geçen gün kaybediyoruz. Lafı fazla uzatmadan madde madde ekonomiyi değerlendireceğim. Herkes üzerine düşeni alsın ve düşünsün. Sorgulasın. 

       1. Şu an ülke enflasyon, faiz ve döviz kurunun yüksekliği ile aynı anda mücadele ediyor. Diğer yandan ekonomide bir durgunluk var. Ekonomik olarak büyüdük, son açıklanan verilere göre ihracatımız artarken, ithalatımız azaldı gibi haberleri okuyanlarımız var. İnanın ya da inanmayın demiyorum. Eskiden sıradan bir vatandaşın bu gibi verileri karşılaştırma imkanı olmazdı. Fakat bugün geldiğimiz noktada o küçük çevresine bir baksın. Alışveriş yaptığı marketin kasiyerleri kaç günde bir değişiyor. Maaşlarını gününde alabiliyor mu? Arkadaşları işten çıkarılıyor mu? İş arayanlar ne kadar sürede iş bulabiliyor. Her şey bir kenara hükümet serbest piyasa ekonomisi ile bağdaşmayan önlemler alarak enlasyonu, faizi ve döviz kurunu baskı altına almak istedi. Ama onu bile başaramadı. Seçimden sonra ne göreceğiz Allah her kesimin yardımcısı olsun.

        2. Tanzim satışları ile sebze, meyve ve bakliyat ucuza satılıyor. Son zamanlarda çokça duydunuz zaten. Devlet bu satışı yaparken haksız rekabete giriyor pazarcılarla. Vergi, mazot parası, işgaliye parası, günlük yevmiye, kira vb. giderleri ödemiyor. İşin ilginci Mısır'dan Soğan ve İran'dan da patates ithal ediyoruz. Kanada'dan nohut ve mercimek ithal ediyoruz. Geriye dönün bir zamanlar Uruguay'dan canlı hayvan ithal ettik. Şimdi bazıları bunun geçici bir süreliğine olduğunu söyleyebilir. Ben de onlara bi siktirin gidin oradan derim. Yarın öbür gün çiftçiyi nasıl motive edeceksiniz üretmek için. Ekonomiden sorumlu bakanımız küçük damat balık tutmayı değil balık yemenin keyfini sürüyor. Ceremesini Türk halkı çekecek. 

      3. Kamu bankaları (Ziraat, Halk ve Vakıfbank) ucuza kredi veriyor. Peki bu krediler verimli yatırımlara mı gidiyor. Tabi ki hayır. Bireyler ve şirketler aldıkları para ile borcunu ödüyor. Birkaç ay daha derin nefes alıyor. Devlet bankasından aldığı para ile özel bankalardaki borcunu ödüyor. Yarın öbür gün devlet bankasına olan borcunu ödeyemediğinde ne olacak? Kamu zararını vatandaşların vergileri ile kapatacaklar değil mi? Hadi yine iyisiniz leb demeden leblebiyi anladınız. Şunu hiç düşündünüz mü? Devlet bankaları borç verirken faizleri babasının hayrına mı düşürdü. Tabi ki hayır. Sizin bankadaki paranıza daha düşük faiz veriyor. Eee şimdi ekonomi eğitimi alan arkadaşlarıma sesleniyorum. Siz rasyonel bir birey olsanız bankada yatan paranıza düşük faiz verseler ne yaparsınız? Paranızı dolara ya da altına dönmez misiniz? Sanırım siz beni anladınız bu konuda başka sorum yok. 

          4. Enflasyonla topyekün mücadeleye gelelim. Siz inanıyor musunuz işletme sahipleri buna seve seve dahil oldu? Büyük holdingler ve büyük marketler zinciri bizzat bakan tarafından arandı. BİM'in yaşadığı diyalog bunun en basit örneği. Düşünün enflasyonu böyle bir şekilde baskı altına almalarına rağmen başarılı olamadılar. Seçimden sonra rehavete kapılıp ipleri gevşetince milletin amına koyacaklar tabiri caizse. 

       5. Ülkenin en büyük holdinglerinin milyarca dolar döviz borcu var. Ve borcu kısa vadede ödeyecek döviz stokunu geçtim, uzun vadede gelir yaratacak iş hacmi bile yok. Yani rahmetli Minsky'nin de dediği gibi Ponzi ekonomisine döndük. Borcun anaparasını geçtim faizini bile ödeyecek nakit girişi yok bu şirketlerde. Varlık satışları başladı. Büyük holdingler şirketlerini ya yabancılara satıyor ya da yabancı ortaklara hisse satarak onları ortak yapıyor. Günün sonunda düşündüğünüzde bunca yıllık emek üç kuruşa yabancıların eline geçecek. Zaten bu iktidar özelleştirme adı altında ne var yoksa satmıştı. Şimdi yerli yatırımcılarımızın elindekiler de gidebilir. 

             6. Her iktidar kendi zenginini yaratır. Mustafa Kemal Atatürk 15 sene iktidar oldu. Rahmetli Adnan Menderes dolu dolu 10 yıl iktidar oldu. Recep Tayyip Erdoğan ise 17 yıldır iktidarda. İstanbul belediye başkanlığı dönemini buna dahil etmiyorum bile. Bundan elli yıl önce alay edilen Türkiye 70 cente muhtaçtı. O yüzden yandaşlarına ne kadar servet aktarımı oldu az çok belli. Zaten yatırımlar devlet eli ile yapılıyordu. Elde edilen gelir ise devletin kasasına giriyordu. 

            Son 17 yıldır Türkiye'nin koca çınar kurumları özelleştirme adı altında birilerine peşkeş çekildi. Yeni zenginler ve müteahhitler yaratıldı. Fakat Türkiye'nin bugün geldiği konumu değerlendirecek olursak fakirden zengine doğru nasıl bir servet transferi yapıldı akıllara ziyan. Bırakın yedi sülalelerini ahirete bile yolluk yaptı bunlar. Savunmak için kıçını yırtan asgari ücretli vatandaşlarım. Cebindeki son model telefon Türkiye'de üretilmiyor, evindeki smart TV ülkendeki montaj sanayi ile üretiliyor. Ve sen bunları nakit parayla değil, gelecekte kazanacağın gelirini bankaya ipotek ederek borçla alıyorsun. Üstüne bir de faizini ödüyorsun. 

             Kısacası bu ülke bir Venezuela veya Somali değil. Bu ülkenin dünyanın dört bir yanında olsun, kendi içinde olsun yetişmiş, aklı başında binlerce hatta milyonlarca insanı var. Biz bu günleri de yeni iktidarlarla, hatalarımızdan ders çıkartarak çıkacağız. Taaa ki yeni Recep Tayyip Erdoğan'lar yaratana kadar. O yüzden durmak yok, yola devam...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dünyaya hoş geldiniz orospu çocukları!

Çocukluğumdan beri her zaman yaşadığım bir duygu vardır. Bunaldığımda kaçıp saklanabileceğim bir yer bulmak ve orada yalnızlığın verdiği ses...