1 Mayıs 2016 Pazar

İÇ SES...

       İnsan en çok sabahları ihtiyaç duyuyor mutluluğa...
       Yataktan kalkıp insan seline kapılmak için bir neden?
       Geçim kaygısı mı? Peki ya hayaller...
       Sahi kim ütülüyor dolaptaki gömlekleri.
       Her sabah tam takır kahvaltı sofrasına ne demeli.

       Öğlenleri pek de çekilmiyor desem haddimi aşar mıyım?
       Sanki çiçekler bile bezmiş hayattan, daha bir renksiz mi açıyorlar ne !
       Akşamüstü omuzlarımda yorgunluk,
       Ceketimin iç cebinde hayallerim,
       Ellerimde poşet dolusu sensizlik.
     
       İsyan da edemiyorum hayata.
       Kapıda güler yüzlü annem,
       Hala okula gönderdiği çocuğu beklediği gibi bekliyor.
       Babam desen yorgun savaşçı,
       Ben yel değirmenleriyle dövüşürken, o kenarda benim zavallı halime gülüyor.
       Sahi ne kadar zaman oldu oturup karşılıklı konuşmayalı.
       Oysa bir nasihatini alır yolluk yapardım ya kendime.

       Sonra her sabah 07:45 metrosunda bakıştığım kız,
       Kaç sefer geçti ve kaç gece sabaha vardı bilmiyorum.
       Sanırım o da hayal kurmayı seviyor,
       Belki platonik ilişkiler, uzaktan sevmeler moda bu aralar.
       Yoksa kim oturup anlatacak kendini tekrar tekrar.
       En sevdiği renkten, çocukluk aşkına ne gerek var zaten...
       Çayı tek kişilik demlemeye devam,
       Kendimi bulacağım yolculuğa sayılı günler kala rotam belli,
       Şiirleri ve şairleri yazdığım defterim de hala boş sayfalar var.
       Demek ki az kaldı.
       Düşünmeden uyuyacağım, gülerek uyanacağım.
       Takmayacağım bazı şeyleri kafama.
       Sonunu düşünmeden seveceğim,
       Yalnızlığımı da paylaşacağım, mutsuzluğumu da...
       Ve her şeye rağmen gülmeye de devam edeceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dünyaya hoş geldiniz orospu çocukları!

Çocukluğumdan beri her zaman yaşadığım bir duygu vardır. Bunaldığımda kaçıp saklanabileceğim bir yer bulmak ve orada yalnızlığın verdiği ses...