19 Mayıs 2016 Perşembe

Mevsimlerden Yalnızlık...

Saat altı çift sıfır,
Hava henüz yeni ağarmış,
Cami cemaatinin gözleri mahmur.
Uyanmak için buz gibi sensizliği çarpıyorum yüzüme
Kötü anıların üzerine çekiyorum sifonu
Yine de bir gönül ağrısı
Söküp atamıyorum seni...

Aceleyle çıkıyorum sorma gitsin
Çıkarken telaşla, geçim kaygısını da alıyorum yanıma
Metroda yolu kaybetmiş yüzlerce âmâ
Burunlarının ucundaki saadeti göremiyorlar.
Ne bu acele, kaçamak bakışlara ne demeli
Cam kenarında yer kapma telaşı mı hepsi.

Mesainin bir gün gerçekten biteceği hayali?
Bilmem kaç prim günü kalmış özgürlüğe
Bir sahil kasabası olmadı yıllar sonra baba toprağına dönüş
Sahi huzur içinde ölmeyi bekleyeceğimiz günler de gelecek mi?
Ufak bir tarla ekerim.

Belki yarınlara olan inancımı fena olmaz hani.
Yetiştirmesi zor biliyorum,
Yaz kış ilgi alaka, birazcık şefkat
Gülümsemesi içten olmalı.
Zor gelir mi acaba düşünmüyor değilim.
Karamsarlık mı eksem yoksa?
Zahmeti yok, mahsulü çok...

İşte kalakaldım bir başıma yine düşüncelerle,
Ne ekili bir toprağım ne de döneceğim bir yuvam var.
El de avuçta üç beş kuruş,
En iyisi koymak kenara ne me lazım.
Hiç olmazsa ölüm uykusunda yatacağımız bir mezarımız olsun...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dünyaya hoş geldiniz orospu çocukları!

Çocukluğumdan beri her zaman yaşadığım bir duygu vardır. Bunaldığımda kaçıp saklanabileceğim bir yer bulmak ve orada yalnızlığın verdiği ses...