15 Mayıs 2016 Pazar

Tuzu biberidir hayatın, Mutsuzluk!

     Gecenin bir vakti İzlanda sinemasından sonra düşüncelere daldım. Çayımı koydum önüme, arkama yaslandım. Odamdaki posterleri göz ucuyla kestim. Ayağa kalktım başım hafif yana eğik kitaplarımı seyre daldım. İçimden bir hımmm dedim; Yalnızlık paylaşılır mı diye? Paylaşılsa yalnızlık olmaz değil mi zaten. Çağımızın hastalığı belki de. Kendinden çok başkasını düşünmek. Oysa insan önce kendini mutlu edebilse...

       Bunca kitap, bunca yazar, altını çizdiğim binlerce kelime, bir kenarlara karaladığım yüzlerce şiir, izlemediğim hangi filmler kaldı acaba... Ne değişmeli hayatta? Hep uzaktan baktığım kadehler şimdi  bir bir devriliyor yüreğime. İçimi kemiren sorular var? Cevabını bulsam yenileri çıkıyor karşıma. Dünya derdiyle boğazıma kadar batmışım; Kitaplara sığındığım her anda düşünce denizinde boğuluyorum. İçimde bir deli çocuk. Kendimden koparıyorum parça parça, atıyorum rüzgarı döven martılara. Sahi bunca savaşın, kanın, ölümün, sefaletin içinde yarına dair ne gibi umutlarım olabilir. Mesela bir ağaç diksem, evimin önüne bir çiçek eksem. Üstüne basarlar mı? Ağacı kökünden söküp beton dökmeyecekleri ne malum! 

       Mutluluk demek; sanırım her sabah uyandığında bugünün dünden daha güzel olacağına inanmak. Sonra sabahın köründe sevdiğin insanlar uyanmasın diye parmak ucunda yürümek, kapının kilidini yavaş yavaş açıp usulcana süzülüp gitmek işine. Telefon numarasını ezbere bildiği insanların var olmasıdır belki de mutluluk. Her ne kadar yeterince vakit ayıramasanda kardeşinin sevmesidir seni.  Yorgun argın işten geldikten sonra fırında anne eli değmiş kurabiyedir mutluluk. Babanla iki çift laf edemesen de gözlerinin içine bakıp gülmesidir bazen de. 

      Hani küçük bir çocuk iken itilip kakıldıktan sonra yere düşüp dizimiz kanar ya! Ağlarken gülerler halimize. Sonra herkes gidip yalnız başımıza kaldığımızda, elimizden tutup kaldıran biri yok iken, yaramız kendi kendine kuruyup acısı dindiğinde. Bir söz veririz kendimize. " Bir gün mutlu olacağım. Yere düşeceğim tabi ki. Kimi zaman ayağım kayacak, kimi zaman itileceğim. Canımı sıkan şeyler tabi ki olacak. Her şeye rağmen gülüp geçeceğim. En azından siktir edeceğim. Ağlanacak halime güleceğim çoğu zaman. Küçük bir çocuğun kuşu severken kanadını kırdığı gibi; birini severken kalbini de kıracağım. Hayat bu! Belki kanadı kırılan ben olurum. Ama sonunda duvarlara çarpa çarpa bulurum yolumu. İnsanlar beni gördükleri kadar bilirler. O yüzden önce ben kendimi bileceğim."

          Biliyorum. Her konuştuğunuzda size ama'lar ile başlayan cümleler kuruyorum. Karamsarım belki de, hiç mi mutlu olmadın diyeceksiniz. Belki de mutsuzluk tuzu biberidir hayatın. Mutluluksa bayram sabahı yenilen şeker..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dünyaya hoş geldiniz orospu çocukları!

Çocukluğumdan beri her zaman yaşadığım bir duygu vardır. Bunaldığımda kaçıp saklanabileceğim bir yer bulmak ve orada yalnızlığın verdiği ses...