6 Eylül 2016 Salı

Şimdi Bana Kaybolan Yıllarımı Verseler...

          Hayatı bir türlü ucundan yakalayamıyorum. Bu zamana kadar ayakta kalabilmek için kendimce bir savunma taktiği geliştirmiştim. Ama sanırım artık fayda etmiyor. Önceleri çevremde olup bitenleri görmezden gelebiliyordum. Fakat artık insanları idare edemiyorum. 

          Metroda arkanızdan dolanıp önünüze geçmeye çalışan insanlar, otobüste boş koltuğa oturmak için köşe kapmaca oynayanlar, sokakta insanlara dik dik bakanlar, iş yerinde yüzünüze gülümseyip arkanızdan demediğini bırakmayanlar, anti depresan kullanıp bir ağlayıp bir gülen profesyoneller... Bunca saçmalığa nasıl oluyor da ses çıkarmıyoruz anlayabilmiş değilim. Kariyer yapıp, üstüne çocuk yapan insanların hali çok ilginç mesela. Bütün günü bakıcı veya anneanne ile geçen çocuklarının kahrını çekmiyorlar. Fakat haftasonu mutlu aile fotoğraflarını da gözümüze sokmadan yapamıyorlar. 

          Her gün ütülü gömlek, koyu takım elbise giyip işime, gücüme, kendime küfrediyorum. Sistemi sorguluyorum ama sisteminde en sadık kölesiyim. Birilerinin büyük hayallerini gerçekleştirirken acaba bir gün kendi küçük hayallerimi gerçekleştirecek fırsatı da bulabilir miyim diyorum? 

           İnsanların bazı şeyleri anlamasını çok isterdim mesela. Hepimiz aynı kapasiteye sahip değiliz. Hatalar da olacak, eksiklikler de...Ama en kötü gecenin de sabahına da varmadık mı? O zaman nedir bu kalp kırma hevesi. Birbimizi aşağılamak, hor görmek, hayallerimizi küçümsemek. Erken yaşta birbirimizi stresten kanser etmek için çabalıyoruz. Ve çabanın adını da işimize sahip çıkmak olarak adlandırıyoruz. Ulan filmlerdeki gibi de olsun istemiyoruz hayatımız ama. Biraz anlayış, biraz empati çok mu? 

          Herkesin mi bir derdi var? Kimisinin evliliği iyi gitmiyor, kimisinin çocuğu olmuyor, kimisi hak ettiği değeri görmediğini düşünüyor, kimisi paradan yana dertli, kimisi yapayalnız tıpkı benim gibi. Fakat yalnızlığın kıymetini biliyorum yanlış anlaşılmasın. Kimisinin seks hayatı kötü. Ulan biz de o da yok diyesim geliyor ama neyse... Çocuk iken cebinde parası olan gözümüzün içine baka baka pamuk şeker yerdi. Zamanla büyüdük; çok şükür bu yaşımıza geldiğimize göre ailemiz bize yeterince değer ve zaman vermiş. Fakat çocuk iken gözümüzün içine bakıp pamuk şeker yiyen adamlar hala etrafımızda. Her gün instagramdan yurt dışı seyahatlerinin fotoğraflarını beğeniyoruz. Yetmiyor rüyalar gibi düğünlerini, balayı gezmelerini hatta yıl dönümü kutlamalarını an ve an takip ediyoruz. . Bize vitrinin arkasında pişen kuzu pilice ekmek banıyormuş hissi yaşattığınız için teşekkürler. 

           

              

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dünyaya hoş geldiniz orospu çocukları!

Çocukluğumdan beri her zaman yaşadığım bir duygu vardır. Bunaldığımda kaçıp saklanabileceğim bir yer bulmak ve orada yalnızlığın verdiği ses...