Zamanın insana neler getireceği gerçekten hiç belli olmuyor. Üniversiteye başlarken farklı hayallerim vardı, üniversiteye giderken hayallerim iyiden iyiye şekillendi ve biterken onları gerçekleştirme arzusu ile yanıp tutuşan bir insandım. Bu durum öyle bir hal aldı ki; kendime daha iyi bir gelecek hazırlamak adına birçok şeyden feragat ettim. Her insana güvenmedim, sıkıntılarımı içime attım ve zorda kalmadıkça kimse ile paylaşmadım. Her zaman pozitif görünmek için çabaladım, başardım da bunu.
Şimdi geçen 4,5 yılın muhasebesini yapıyorum da acaba olmam gereken noktada mıyım ? Galiba değilim. Tek gayem mutlu olmaktı. Kimseye muhtaç olmadan, kendi başıma bile huzur içinde olacağım bir ortam yaratmaktı. Kahretsin ki bazı özelliklerim babama çekmiş. Anı yaşamanın keyfini bilemiyorum. Cebime para girdiğinde umarsızca harcamak varken, bir kızla amaçsız bir şekilde hoş saatler geçirmek varken, kendimi tatmin edip insanlara birkaç fotoğraf paylaşmak için yurtdışını gezmek varken ben ne yaptım. İçimde sakladığım kabına sığmayan çocuğu dizginleyip, mutluluğu yaşadığım anda değil de gelecekte aradım. Galiba bu söz şu ana kadar yaşadıklarımı özetliyor: "Mutlu olmak için içinde bulunduğunuz andan daha iyi bir zaman olduğuna karar vermek için beklemekten vazgeçin. Mutluluk bir varış değil, bir yolculuktur. Pek çokları mutluluğu, insandan daha yüksekte ararlar, bazıları da daha alçakta. Oysa mutluluk insanın boyu hizasındadır."
Yıllarca okuyoruz halimizden şikayet ederek. Bir an önce özgür olmanın, zincirlerimizden kurtulmanın yollarını arıyoruz. 15-16 yıllık tahsil hayatından sonra birileri zincirlerinizi bırakıyor ve başıboş köpekler gibi piyasaya atılıyoruz. Merhametin, acımanın olmadığı rekabetin hat safhalara ulaştığı bir ortamda varlığınmzı kabul ettirmeye çalışıyoruz. İşte o zaman anlıyoruz ki; o güne kadar aslında sahip olduğumuz zincirler zaten bizim elimizdeydi, şimdi ise patronlarımızın.
Para kazandıkça daha önemli bir insan olduğunuzu zannediyorsunuz. Çünkü toplumda kazandığınız para, yaptığınız iş ve giydiğiniz kıyafet ile kabul görüyorsunuz. Zaman zaman bende kaptırıyorum kendimi bu düşünceye. Daha çok çalışıp takdir toplamak istiyorum, başarı basamaklarını koşarak çıkmak, zengin ve rahat bir hayat kurmak istiyorum. İşte o zaman taşa takılıp tökezliyorum. Çünkü para bir araç olmaktan çıkıp amaç haline geliyor. İnsanlar yükselmek için birbirinin sırtına basmaktan çekinmiyor, bir zamanlar sırtına yaslandığınız insanlara artık yolda görünce selam bile vermeyecek duruma geliyorsunuz.
Rahatlayacağımı düşündüğüm anda kendimi daha sıkıntılı bir süreç içerisinde buldum. Düşünmek ile olmuyor artık zamana bırakıyorum. Bakalım ilerleyen günler neler gösterir, neler getirir...
Şimdi geçen 4,5 yılın muhasebesini yapıyorum da acaba olmam gereken noktada mıyım ? Galiba değilim. Tek gayem mutlu olmaktı. Kimseye muhtaç olmadan, kendi başıma bile huzur içinde olacağım bir ortam yaratmaktı. Kahretsin ki bazı özelliklerim babama çekmiş. Anı yaşamanın keyfini bilemiyorum. Cebime para girdiğinde umarsızca harcamak varken, bir kızla amaçsız bir şekilde hoş saatler geçirmek varken, kendimi tatmin edip insanlara birkaç fotoğraf paylaşmak için yurtdışını gezmek varken ben ne yaptım. İçimde sakladığım kabına sığmayan çocuğu dizginleyip, mutluluğu yaşadığım anda değil de gelecekte aradım. Galiba bu söz şu ana kadar yaşadıklarımı özetliyor: "Mutlu olmak için içinde bulunduğunuz andan daha iyi bir zaman olduğuna karar vermek için beklemekten vazgeçin. Mutluluk bir varış değil, bir yolculuktur. Pek çokları mutluluğu, insandan daha yüksekte ararlar, bazıları da daha alçakta. Oysa mutluluk insanın boyu hizasındadır."
Yıllarca okuyoruz halimizden şikayet ederek. Bir an önce özgür olmanın, zincirlerimizden kurtulmanın yollarını arıyoruz. 15-16 yıllık tahsil hayatından sonra birileri zincirlerinizi bırakıyor ve başıboş köpekler gibi piyasaya atılıyoruz. Merhametin, acımanın olmadığı rekabetin hat safhalara ulaştığı bir ortamda varlığınmzı kabul ettirmeye çalışıyoruz. İşte o zaman anlıyoruz ki; o güne kadar aslında sahip olduğumuz zincirler zaten bizim elimizdeydi, şimdi ise patronlarımızın.
Para kazandıkça daha önemli bir insan olduğunuzu zannediyorsunuz. Çünkü toplumda kazandığınız para, yaptığınız iş ve giydiğiniz kıyafet ile kabul görüyorsunuz. Zaman zaman bende kaptırıyorum kendimi bu düşünceye. Daha çok çalışıp takdir toplamak istiyorum, başarı basamaklarını koşarak çıkmak, zengin ve rahat bir hayat kurmak istiyorum. İşte o zaman taşa takılıp tökezliyorum. Çünkü para bir araç olmaktan çıkıp amaç haline geliyor. İnsanlar yükselmek için birbirinin sırtına basmaktan çekinmiyor, bir zamanlar sırtına yaslandığınız insanlara artık yolda görünce selam bile vermeyecek duruma geliyorsunuz.
Rahatlayacağımı düşündüğüm anda kendimi daha sıkıntılı bir süreç içerisinde buldum. Düşünmek ile olmuyor artık zamana bırakıyorum. Bakalım ilerleyen günler neler gösterir, neler getirir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder