21 Şubat 2013 Perşembe

NELER OLUYOR BİZE!

             Çok değil işe başladıktan sadece bir ay sonra gerçek ile yüzleştim. Zaten kendi kendime düşündüğüm  zamanlarda hep ifade ederdim. Hayata sıfırdan başlıyorum, kaybedecek bir şeyim yok; bu yüzden bir işe başlayacaksam bu iş bir ömür boyu yapabileceğim bir iş olmalı. Yani bankacılık benim yapabileceğim bir iş değilmiş onu anladım. Aslında bilmediğim bir şey değildi. Ama 4-5 ay evde boş boş oturduktan sonra insan kendine kendine bir acaba diyor. Nerede hata yaptım. Birçok kişiden duymaktan sıkıldığım ama belli bir süre sonra zaruri olarak hak verdiğim bir düşünceye kapılıp gittim. Bir yerden başlamalısın Murat. Durduğun yerden bir şeyleri değiştiremezsin, bir kapı açılırsa diğeri kapanır. Sen yeter ki denemekten vazgeçme. Öğrenim evresini genel olarak tamamladığımı düşünüyorum. Şu an deneme ve yanılma aşamasındayım. İstemediğim tercihlerle karşı karşıya kalacağım. Sadece kısa bir süreliğine istemediğim bir işi, yüzümden gülücükler dağıtarak yapacağım. Bu durumdan şikayetçi miyim? Galiba böyle bir lüksüm yok. Çok şükür bana yetecek kadar bir ücret alıyorum. Aç değilim açıkta değilim. 2 milyonu aşkın işsiz ve her akşam evine ekmek götürmek zorunda olan milyonlarca insanı aklıma getirdikçe halime şükredip yaşadıklarıma razı geliyorum.

              İnsanları daha iyi anlıyorum açıkçası artık. Sürü psikolojisi bu olsa gerek. Mevcut duruma direnmek ve onu değiştirmek yerine, bu durumda yaşamayı öğrenip hayatını idame ettirmeyi yeğleyen milyonlarca insan.
İşte bu insanlar çoğunlukta olduğu bir ülkeyi yönetmek kolay olsa gerek ki başbakan her fırsatını bulduğunda çiftlere en az 3 çocuk yapın nasihatında bulunuyor.

              Türkiye'deki nüfus artış oranı refah artış oranından daha fazla olduğu sürece insanları yönetmek daha kolay olacak. Aza kanaat eden ve elindeki ile yetinmek zorunda kalan bir nesil. Hakkımız olanları aldığımızda sanki bize devlet tarafından bir lütufmuş gibi karşılayacağımız bir ortam. Sokaklarda vasıfsız milyonlarca genç. Asgari ücrete burun kıvıramayacak  22 yaşında üniversite mezunu olmasına rağmen herhangi bir vasfı olmayan bir nesil geliyor arkamızdan.

              Bazen bilinçli ve ülkesine karşı duyarlı bir vatandaş olduğumu düşünüyorum. Ne yaparım da bu ülkede bir şeyleri değiştirebilirim. Siyasetçi olmaya gerek yok. Bir öğretmen,akademisyen,doktor, polis, esnaf, bankacı, manav, bakkal herhangi biri olarak neler yapılabilir bu ülke için. Kanımca hiçbir şey yapılmaz. İzin verilmez; çünkü birbirinin yaptığına,görüşüne saygı duymayan bir ülkede yaşıyoruz.

               Öğretmenlere emanet edilen çocuklar bırakın eğitimi asli hakları olan öğretimi bile doğru düzgün alamıyor. Polislerin can güvenliği yok iken bizleri korumalarını bekliyoruz. Doktorlar kendi yaralarını sarmaktan hastalara bakmaya fırsat bulamıyor. Akademisyenler yazacakları kitabın sakıncalı olabileceğinden korkarak yazmaya bile yeltenmiyor. Esnaflar desen onlar zaten ayrı telden çalıyor. Kısacası herkes kendi derdine düşmüş. Önce hayatta kalıp, sonra geçineyim derken br bakmışın koca bir ömür avucunun arasından kayıp gitmiş. Hal böyle olunca bu ülkenin siyasileri de varolan sorunları ısıtıp ısıtıp önümüze koyarak bir dönem daha seçilmenin derdine düşüyor.

                Daha biz olamadık; herkes önce ben önce ben diyor. Teknoloji çağ atlatıyorda , insanoğlu medeniyet olarak daha mı geriye gidiyor ne sanki...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dünyaya hoş geldiniz orospu çocukları!

Çocukluğumdan beri her zaman yaşadığım bir duygu vardır. Bunaldığımda kaçıp saklanabileceğim bir yer bulmak ve orada yalnızlığın verdiği ses...