14 Aralık 2016 Çarşamba

Boş versenize Biz de Aşık Olmayalım...

        Bu akşam ülkenin ve dünyanın gündemini bir kenara bırakıp içimden gelenleri yazacağım. FED faiz arttırma kararı aldı son dakika... Yarın sabah dolar kuru fırlayacak. Halep'de değişen bir durum yok. Ölmeye devam ediyoruz. Bize düşen sahiden üzüldüğümüzü belli etmek. 

          O yüzden bu gece yalnızlığımdan ne beklediğimi yazacağım. Kış aylarını seviyorum. Kendimi eve gömüp filmler izliyorum, her izlediğim filmde mutlaka notlar alıyorum. Kitaplar, şiirler okuyorum altlarını çiziyorum. Geçen akşam ma aile oturup kestane yedik. Sobamızın olduğu günlerden bahsettik. Hani mandalina kabuklarını auer sobanın üzerine koyduğumuz günler. Sonra salep kaynatıp üzerine bol tarçın koyup, pencereden yağan karı izlediğimiz çocukluğumuz...

          Büyüyoruz içimizdeki küçük çocuğa rağmen. Sanki iki beden büyük geliyor bedenim ruhuma. İnsanlara hayallerimi anlatıyorum saf gibi. Kariyer dediğin 21. yüzyıl safsatası diyorum. Sahil kasabasına yerleşmeyeceğim merak etmeyin. Ama az stresin olduğu, insanların birbirini anlamaya çalıştığı, daha çok gülüp, daha az kanser riskine maruz kaldığım bir işi neden yapmayayım. 

        Diğerlerinden neyim eksik demiyorum. Burası Türkiye. Şans faktörü her zaman yetenekten önce geliyor. Ne zaman daha iyisini isteseniz, ülke size halinize şükrettiriyor. Levent'te koskoca binaların arasında aldığınız ücretin hak ettiğiniz ücret olmadığını düşünüyorsanız, bir de metroya girmeden önce kış ayazında yalın ayak dilenenleri, battaniye altında uyuyan küçük çocuklara sorun. Çok mu uç örnek oldu. 56 yaşında emekli olmasına rağmen hala çalışmak zorunda olan babama sorayım en iyisi. 

   Bunca stresi, sıkıntıyı kendi kendime üretiyorum belki de. O zaman kendimi de rahatlatabilmeliyim. Misal bana gamsız diyorlar. Bir kızı sevemezmişim. Valla haklılar galiba. Ama ben seveceğim deyip de olan bir şey değil ki bu. Boş versenize biz de aşık olmayı verelim ne olmuş. Tiyatroya gidelim, Üsküdar sahilinden Kuzguncuğa kadar yürüyelim. Formamızı giyip maça gidelim. Beraber küfür edip rahatlasak fena mı olur. En son babamla uçurtma uçurmuştum. Hayallerimizi üzerine yazıp salsak göklere. Ufak bir piknik sepeti yaparız, içine sıcak poğaçalar koyar Büyükada'ya kahvaltıya gideriz. Yokuş aşağı bisiklet sürerken kısa anlığına da olsa özgürlüğün tadına varırız. Sonra sahilde iki duble rakı tokuştururuz değişmeyen dünyanın şerefine. Yağmur boşanır üstümüze, annelerimiz kızacak değil ya ıslanıverelim el ele. Romantizmin canı cehenneme. İçimizden ne geliyorsa onu yapalım sadece. 

         Ne diyor Can Baba ; "yalnızım çünkü herhangi biriyle değil, beklediğime değecek bir kişiyle devam etmeliyim bu yola..."  

  Uğruna bir şeylerden vazgeçeceğin insanı bulmak kolay,
  Ama hiçbir şeyden vazgeçmek zorunda kalmayacağın insanı bulmak asıl olay...

          Yani hayat tüm hayal kırıklıklarımıza, strese, parasızlığa, hak ettiğimiz değeri bulamayışımıza rağmen devam ediyor. Birileri hak etmediği mutluluğu yaşıyor, biz bir vuslata hasret iken. Çok mu geç kaldık, yoksa yolun başında mıyız? Yanlış insanlarda çok zaman kaybettik. Telafisi çabuk olur mu? Acelemiz nedir bilen var mı? Sahi bunca şikayetin sebebi anlık yaşayacağımız bir mutluluk için midir? Neyse neyse  "Mutlu olmak için içinde bulunduğunuz andan daha iyi bir zaman olduğuna karar vermek için beklemekten vazgeçin. Mutluluk bir varış değil, bir yolculuktur. Pek çokları mutluluğu insandan daha yüksekte ararlar, bazıları da daha alçakta. Oysa mutluluk insanin boyu hizasındadır."  Boyu boyuma huyu da huyuma göre birini buldum gibi belki de benim hüsnü kuruntum bilmiyorum :) O yüzden mutlu olmaya çalışın lan eşek sıpaları. Bende karamsar yazılar yazmaktan sıkıldım artık. Çiçeğe, böceğe, sevgiliye şiir yazsak fena mı olur...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dünyaya hoş geldiniz orospu çocukları!

Çocukluğumdan beri her zaman yaşadığım bir duygu vardır. Bunaldığımda kaçıp saklanabileceğim bir yer bulmak ve orada yalnızlığın verdiği ses...