Can Yücel'in bana verdiği yetkiye dayanarak bu gece isyanımı kedere bulayıp biraz da romantizmle harmanlayıp dökeceğim içimi kelimelere. Utangaç küçük çocuğa sesleniyorum. Hani şu heyecanlandığında yüzü hala daha kızaran, tane tane konuşabilmek için derin derin nefes almak zorunda kalan çocuk...
Ne sahip olduğundur hayat
Ne de umdukların bunca zaman
Yüreğin kadar hayat
Seviliyorsan renkli
Seviyorsan siyah beyaz...
Siyah beyaz bir mevsimi yaşıyoruz sanırsam. Ama gönlüm de ferah, kafam da rahat. Elim cebimde ağır adımlarla gideceğim yere gidebiliyorum. İnsan manzaraları hiç olmadığı kadar takılıyor gözüme. Üsküdar sahilinden hayallerimi atıyorum denize. Belki onunkine takılır sudan çıkmış balığa döneriz. Bir rakı sofrasına meze olur, hüzünlerine teselli oluruz birilerinin. Yapraklar sararırken de, bahar kokusunu ciğerlerinize çekerken de bir başka güzel Kuzguncuk. Hele bir de elinden tuttuğunuz biri varsa. İnce belli bardaktan çayı kavrayışını izlemek, göz ucuyla size bakıp gülümsemesi.
Güneşin batmasına yakın bir bank köşesinde ellerinizi kavuşturuyorsunuz göğsünüzde. Bir şiir azizim gelmiyor işte o an aklınıza. Halbuki ortamda ne müsait. Kendi yazdıklarının bir garantisi yok. Sen en iyisi bir üstadın mısralarına sığın. Şöyle konuşacak kelimelerin bittiği anda birkaç dakika sessizliğin üstüne ne de güzel gider değil mi?
Sen ordan bi canım dersin,
Benim kalbim kaburgamın altına sığmaz burada...
Yalnız değilsindir aslında, çünkü herhangi biriyle değil beklediğine değecek biriyle devam etmek istersin çıkacağın yola. Yaşanmışlıklar vardır, peşinden koşulan hayaller. Birbirinize anlattıkça ne kadar da benzer yollardan geçmişliğiniz vardır. Bir umut vardır içinizde, güneşli güzel günlere beraber uyanacağınız. Onun kitaplarını kendi kitaplığınıza katacaksınızdır. Küçük de olsa bir eviniz, dostlarınızla kuracağınız sofralarınız, kulakları çınlatan kahkahalarınız, çocuklarınızın ilk adımlarını göreceğiniz günleriniz olacaktır.
Özel günlere ihtiyacınızın olmadığı bir hayatınızın olmasını isteyeceksinizdir. İnsanoğlu hayatın stresine kapılıp gider, olmak istediği insandan uzaklaşır ya farkında olmadan. İşte böyle zamanlarda sizi sıkı sıkı sarılıp "Kim mutlu olmak istemez ki, ama ben seninle mutsuzluğa da varım" diyen birisi olacaktır. Kariyer dediğin birkaç basamaklı rakamsa, hayat dediğin sevdiklerinin yer aldığı bir masal. Çocukluğumuza dair hep iyi anıları hatırlıyoruz. Hani diyor ya Nazım; "Bizim kalbimiz hep kırıktır çocuk. Ama yine eksik etmeyiz sol cebimizden umudu." İşte biraz çocuk olmak gerek kocaman bedenlerin içinde. Korktuğumuzda masallar okumalı birisi baş ucumuzda, üşüyen ayaklarımızı ısıtmalı yorgan altı, komik hikayeler anlatmalıyız birbirimize, hani annemizin başımızı okşayarak uyandırdığı sabahlar olmalı onunla.
Bunlar sadece aklımızdan geçen ihtimaller. Belki de ümit ettiklerimiz, hayal kurduklarımız. Neden gerçek olmasın. Sanırım zamana bırakmalı bazı şeyleri. Tıpkı Turgut Uyar'ın dediği gibi:
Evet önümüz bahardır biliyorum
Leylaklar açacak biliyorum
Kiraz da çıkacak yakında
İyi şeyler de söylemek gerek biliyorum
Sevgilim güzelim bir tanem biliyorum da
Şimdilik bağışla...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder