Cumartesi akşamı geride bıraktığın bir haftanın yorgunluğunu, derdi tasayı, gamı kederi bir kenara bırakmak için arkadaşlarla kafa dağıtmak için plan yapıyoruz. Değişmeyen dünyanın şerefine bir iki kadeh kaldıralım diyoruz. Beşiktaş'a gitmek varken aklımızda, karar değiştirip Yeşilköy'e gidiyoruz. 2. kadehi tokuştururken telefon titriyor son dakika haberi...
Tesadüfen yaşıyoruz. Bombanın patladığı yerden sadece 50 metre ötedeydi gideceğimiz yer. Ve bugün hiç bir şey olmamış gibi hayata devam ediyoruz. Terörü kınıyoruz, insanlar birkaç saatliğine gülen fotoğraflarını paylaşmamaya özen gösteriyor. Sosyal medyadan akıl oyunları oynuyoruz. Herkeste bir ben demiştim havası. Başkanlık sistemi için iktidar bu bombaları patlatıyor diyenlere karşı başkanlık sisteminin gelmesi için çok kan akmalıdır diyen Kılıçdaroğludur diyenler var. Artık saldırıyı kimin üstlendiğinin bir önemi yok. Faili meçhul...
Bizim üstümüze düşen vicdanımızı rahatlatmak. Başsağlığı ve sabır dilemek, hainlere lanet okumak, kendi siyasi fikrimizi aklamak... Ben olaya farklı bir açıdan bakmak istiyorum. Ölenleri asker veya polis olarak görmüyorum. 18 yıl kıt kanaat okumuş, cebindeki üç kuruş harçlık ile üniversitede kitaplar almış, mezun olduktan sonra KPSS sınavından yeterli puanı aldıktan sonra atanamayan bir öğretmen. Elinde beyaz tebeşir yerine G3 piyade tüfeği var. Okulda tutması gereken nöbeti hudutta veya meydanlarda tutuyor. Bir ailenin emek verdiği memlekete hayırlı bir evlat olsun diye yetiştirdiği çocuğu vatana borcunu 22 yaşında ölerek veriyor. Belki anne veya baba olacaktı. Kendi gibi hayırlı evlatlar yetiştirecekti. Memur maaşı ile kıt kanaat evini geçindirecekti. Çektiği çileler devam edecekti ama aramızda olacaktı.
Kimi suçlamalı? İktidarı mı muhalefeti mi? Kardeşçe yaşamayı öğrenemedik mi? Belki de biz hep kardeşçe yaşıyorduk da birileri aramıza nifak tohumları soktu. Kim bilir? Her gün birileri ölüyor, binlercesi dünyayı gözünü açıyor. Türkiye diğer ülkelerle kıyaslanmayacak derecede büyük bir ülke. Tarihiyle, zaferleriyle, kahramanlarıyla, hikayeleriyle, şairleriyle, doğasıyla... Bu yaşadıklarımızda hikayemizin bir parçası. Kanla yazıyoruz, akan kanın durduğu yerde göz yaşı ile tamamlıyoruz cümleleri. Her şeyden ötesi evime sağ salim dönerken arama noktasında bir polisin dinlediği şarkıya kulak kabartıyorum:
Tutamadım ellerin yağmur olsun,
Sarıp da doyamadım.. Öpemedim gül tenin baharın olsun,
Sevip de kanamadım..
Ördü kader ağlarını,
Kırdı yine kollarımı al, Bir canım var al senin olsun...
Kırdı yine kollarımı al, Bir canım var al senin olsun...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder