3 Aralık 2016 Cumartesi

Hayallerimizi Satmadık Ya...

     Ellerim cebimde gökyüzüne bakarak Gayrettepe'ye doğru yürüyorum. Mesai bitmiş, her Cuma olduğu gibi güzel bir gün sonuna tanıklık ediyorum.  Pilav üstü tavuk, sıcak simit, kestane kebap derken iştahım açılmış. Tezgah başında umut satıyorlar bize, içimizi ısıtan sohbet var Aralık soğuğunda. Değişmez bu hayat; çabalamadan, düşmeden, kalkmadan, hayal kurmadan, düş kırıklığı yaşamadan... Zabıtadan kaçıyor midyeci çocuk, yağmur serpiştiriyor üzerimize bulutlar ve mendil satan küçük kız gülümsüyor yüzünüze elleri titremesine rağmen. "Abi alır mısın bir tane, ne olur be abi alsana bir tane. Çok açım."  

       Alışveriş merkezleri Noel moduna girmiş bile. Vitrinler ışıl ışıl, sevindirin kocanızı bu kış. Kırmızı ipek külotlar gecenizi ısıtsın. Çocukları da unutmayın; bir oyuncak tren ne de güzel olurdu değil mi? Bu nasıl bir rutin hayattır arkadaş. Aynı sokaklardan gidiyoruz evimize, işimize. Servis şoförü evinize beş dakika erken bırakmak için İstanbul trafiğinde Azrail'e kafa tutuyor. Her sabah gülümseyerek günaydın diyen güvenlikçilere ne demeli peki? 

      Bu sene büyük ikramiye 60 milyon lira... Valla 26 yaşımda insanlardan ümidimi kestim, milli piyangoya bel bağladım. Büyük ikramiye falan hikaye 10-15 bin lira bile işimi görür be dostlar. Bankaya kalan son borcumu da ödeyip artık düzlüğe çıkmak istiyorum. Çekerim manifesti, s.kerim kapitalisti deyip istifa etmek istiyorum. Bir süre aylak aylak takılmak istiyorum. Benim de hakkım değil mi? Okumaktan, çalışmaktan, para biriktirmekten, borç ödemekten, borç ile yaşamaya alışmaktan sıkıldım mı dersiniz? Aslında hayatın gerçekleri bunlar. Ah bir de çevremizdeki insanlar mutlu olmayı becerebilse. Çok şey de istemedik be. Azıcık gülseler üstünü biz tamamlardık. 

    Gitmek cesaret istiyor. Çünkü kalıp mutsuzluğa katlanmak, değişmeyecek insanların ağız kokusunu çekmek bize mücadele gibi anlatılıyor. Usulcana tuvalette ağlayan kadınlar, fondotenle kapatabiliyor mutsuzluklarını. Mükemmeliyeti boş verin. Benden kim ne kadar fazlasını bekliyorsa, ben o kadar eksik veriyorum. Paylaştıkça artmıyormuş çünkü mutluluk. Her geçen gün hayallerimizden, umutlarımızdan, kendimizden koparıp koparıp atıyoruz ya aç martılara. Doymak bilmiyorlar işte. Bazen kelimeler yetmediğinde bir başkasından yardım alırsınız. Ben bu yazı da Erdal abiye bırakıyorum sözü. 

Gitmek cesaret ister ufaklık. 
Gideceğin yer neresi olursa olsun 
Sevdiklerinle arana mesafe girince 
Varış yerinin hiç bir anlamı kalmaz. 
Vedalaşmakta zor iştir biliyor musun ? 
Oturursun geminin kıçına. 
Bakarsın sevdiklerine gittikçe ufalırlar ufalırlar kaybolurlar. 
O zaman anlarsın işte. 
Vedalaşmak asıl kalana değil gidene koyar. 
100 defa söyledim sana hüzünlü değilim, mizacım böyle. 
Bak şarabımla beraberim. 
Çocukluğumdan beri hayaller kuruyorum. 
Şarabımdan ayrılmadan hem de. 
Ben şarabımdan ayrılmıyorum. 
O da bana bunca gidene rağmen hala hayal kurdurtmaya devam ediyor. 
Ne olmuş yani büyük adam olamadıksa? 
Hayallerimizi satmadık ya ?..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dünyaya hoş geldiniz orospu çocukları!

Çocukluğumdan beri her zaman yaşadığım bir duygu vardır. Bunaldığımda kaçıp saklanabileceğim bir yer bulmak ve orada yalnızlığın verdiği ses...