Doğduğumda kel, 2 yaşıma kadar sarışın, sonrasında kızıl ve 20'li yaşlarımdan itibaren de beyazlayan saçlarımla dört mevsimi gören ağaçlar gibiyim. Çok uzun zaman önceydi diyeceğim ama tanıdığım bazı abilerim ya bi siktir git Murat yaşın kaç başın kaç diyecek. O yüzden bir zamanlar ben de ergenliğimde sevmiştim diyelim. Valla bak şimdi böyle yazınca inanasım gelmedi ama. Yürüdüğüm yol ayaklarımın altından kayıp gidiyordu. Ağustos böceği gibiydim. Sonra tabi olmayacak duaya amin dediğim için birazcık üzüldüm. Neyse ki yaralarımı üfleyerek geçirebiliyorum hala.
Ben hep doğru kızları sevdim. Peki yanlış giden neydi? Yanlış zamandı, yanlış adamdım. Evet evet hata hep bendeydi. Üşendim, kazanmak zor olandı. Ben hep kaybetmeyi seçtim. Zaten şair olmak isteyenler kaybetmeyi göze alanlar değil midir? Kalp kırmadan, gönül koymadan, ağlamadan sızlamadan usulcana oldu bittiye geldi. 25 yaşımda peşinden koşmadan mutluluğun gelmeyeceğini anladım. Aslında mutluluk falan diyorum ama o da işin bahanesi işte.
Murat iyi çocuk, hoş çocuk ama. Garip be... Kendinden başkasını sevemez. Tek çocuk mudur nedir. Kimi zaman çok ciddiye alır, kimi zaman vurdumduymaz. Sahi sevebilir mi bir kızı. Zannetmiyorum. Evet kısa da bir süre olsa hoş vakit geçirirsiniz. Çikolata-kahve yaparsınız, sinemaya gidersiniz, tiyatro neden olmasın. Sorsanız ne hayalleri vardır. Misal Doğu ekspresi ile Rusya'dan Sibirya gider. Güney Kore, Japonya sonracığıma Doğu Avrupa'dan başlayacaksın eski Osmanlı vilayetleri, Güney Amerika; Uruguay, Arjantin oradan Küba tabi Meksika ve Peru'ya uğramadan olmaz. Evde televizyon yok. Çalışma odası salondan büyük. Raflar dolusu kitap, duvarlar boydan boya esin kaynağı şairlerin resimleri ile kült filmlerin afişleri ile donatılmış. Salonda cam önünde güzel bir divan vs. vs...
Yıllar önce delinin biri tavşan deliğinden sokmuş bu çocuğu içeri. Kendini Alice harikalar diyarında zannediyor. Elalemin çocuğu para biriktirip ev alıyor, araba alıyor. Arabesk'te kına gecesi, yemekli kır düğünü, İtalya'larda balayı. Bizim çocuk ? Yarın ölecekmiş gibi yaşıyormuşmuş. Aşk desen aşka da inanmıyor ya. Ama oturup anca şiirler yazsın, çocukluğuna özlem duysun... Geçin bu eyyamcılığı geçin. Al sana hayatın gerçekleri. Yine dört ayağının üzerine düşüp doğru kızı bulacaksın. Hayaller kuracaksın, şiirler yazacaksın, beraber bir deniz kenarında kahvaltı yapıp güzel günlerden konuşacaksın. Peki ya sonra.... Sonrasında ilham gelir bir şiir karalarsın.
Ben buyum,
Cebi delik, gönlü zengin, kahkahası bol
Hayallerini paçasından balkona asan,
Saatinin mutlu olacağı günün sabahına kuran
Bir deli çocuk işte...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder