8 Ekim 2016 Cumartesi

Ders: Şükretmek...

        Dünya boktan sen tamsın kurduğun cümle eksik diyerek başlıyor şair söze. İşte öylesine bir gün daha geride kalıyor. Okumaktan keyif duyulan bir kitap daha tozlu raflardaki yerini alıyor, izlenen bir filmden sonra daha birkaç dakikalığına da olsa hayallere dalınıyor. 

       Üsküdar'dayım içimde ufaktan bir heyecan. Ah şu beklemek yok mu? Böyle hafiften karnınıza ağrılar girer, gözünüz sürekli saatte; dakikalar geçmek bilmiyor. Gözünüz akan kalabalığı görmüyor bile. İskeleye yaklaşan motorlarda gözünüz. Sonra ufak bir çocuk geliyor yanınıza, elinde eski bir kalem. "Abi kalem alır mısın diyor lafa girmek için. Aslında karnı aç ama lafa nasıl gireceğini bilmiyor. Teşekkür ederim ama ihtiyacım yok diyorum. Dudağını büküp ne olur alsana be abi diyor. İster istemez başını okşuyorum. İşte o zaman samimiyeti kurduğumuza inanıp karnım aç abi bana şuradan bir hamburger alır mısın diyor. Beraber büfeye giderken arkadaşlarım da aç onlara alsak olur mu abi deyince. Eh peki alalım bari demek zorunda kalıyoruz. Dünyayı kurtarmadık, çok da büyük bir hayır işlemedik belki ama. 7 yaşında küçücük bir çocuğun teşekkür edip "Allah seni sevdiğine kavuştursun" demesi kadar da güzel bir şey olmadığını anlamış olduk. 

           Bu dünyada insanlar ikiye ayrılıyor galiba. Bir: Mutluluğu kıyasıya pazarlık sonrası ucuza kapatabileceğini sanan tacirler. İki: Mutluluğu paylaştıkça çoğaltabileceğini bilen esnaflar. Her gün Üsküdar iskelesinden binlerce insan geçip gidiyor. Binlerce hamburger satılıyor o büfelerde. Fakat hala karnı doymayan çocuklar, içi ısınmayan yaşlılar var. 

         Memleketimin insanlarına ne oldu diye eleştiririm ama hala o kadar naif insanlar var ki? Karnım aç demeye utanıp mendil ve su satan amcalar var. Başını sokacak bir yuvası olmayanlar, evlatları tarafından arayıp sorulmayanlar, ikram edilen bir bardak çay için size binlerce kez teşekkür edip hayır duası eden insanlar. Okul bittiği günden beri çalışıyorum. Yüzlerce saat mesaiye kalıp, onlarca iş bitirdim. Kimi zaman stresten sinirden bayılacak gibi oldum. Kimi zaman ben ne yapıyorum diyerek kendimden kuşkuya düştüm. Kimse bir gün gelip içten bir şekilde Allah razı olsun demedi. Öyle yerlerde çalışıyoruz ki; insanın haline şükretmesini değil sahip olamadıklarını kıskanmasını empoze ediyorlar. Bugün güzel bir dersi tekrar etmiş oldum. Her şeye rağmen şükretmeyi, umut etmeyi, hoş görmeyi, gülümsemeyi, samimiyeti elden bırakmamayı hatırladım. Kendim olabildiğim sürece mutlu olabileceğimi, mutsuz olacaksam da kendimce mutsuz olmanın kıymetini anladım. Yatmadan önce çocukluğum aklıma geliyor. Ettiğim onca dua... Allahım sen konuyu biliyorsun işte. Bu kulunun ellerini yüzüne sürüp amin demekten başka bir şey gelmiyor elinden...
            

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dünyaya hoş geldiniz orospu çocukları!

Çocukluğumdan beri her zaman yaşadığım bir duygu vardır. Bunaldığımda kaçıp saklanabileceğim bir yer bulmak ve orada yalnızlığın verdiği ses...