23 Ekim 2016 Pazar

Hayata Diss Atarken...

      Gecenin bir vakti olmuş aklımda Tupac Shakur'un dizeleri, bir yandan da dinliyorum tabi ki. Hayata Diss atarken dizeler parmaklarımızın arasından uçup gidiyor. 25 yaşında ölmüş bir insan olarak kısacık yaşamında arkasında onlarca albüm, filmler ve tabi ki de dolu dolu bir yaşam öyküsü bırakmış.

     "İnsan her gün bir parça müzik dinlemeli, iyi bir şiir okumalı , güzel bir tablo görmeli ve mümkünse birkaç mantıklı cümle söylemelidir" diyor Goethe.  Tupac Shakur'dan Goethe'ye atlamam biraz tuhaf gelebilir ama. Hayat felsefeleri ve düşünce dünyalarıyla bizi derinden etkiledikleri kesin. Her akşam işten eve dönerken bizim sokağın köşesinde midye satan abiyi görüyorum. Ben çocukken bizim ilkokulun köşesinde satardı midyelerini. Bir iddia uğruna düzinelerce yer, arkadaşlarla kavga ederdik. Dile kolay 18 yıldır bizim mahallede midye satıyor. Ve bunca yıldır göz aşinası olduğum, tezgahından midye yediğim adamın adını sormak aklıma bile gelmemiş. Fakat isimlerden çok hikayeler önemli değil midir? 

        Her ne kadar doğup büyüdüğüm Zeytinburnu'ndan bir gün kaçıp kurtulacağımı söylesem de çok şey borçluyum çocukluğumda bıraktığı anılardan ötürü. Bizim semtimiz Birleşmiş Milletlerin mülteci kampı gibiydi çocukluğumuzda. Gerçi hala öyle ama. Afgan savaşında kaçıp gelen binlerce afgan ailenin bir kısmı bizim mahallemizdeydi. İlk başlarda yadırgamıştık. Kokuyorlardı, temiz kıyafetleri olmuyordu hiç, bir kıyafeti birkaç kardeş giyiyordu. Okulda aynı sırayı paylaştık onlarla.Tıpkı başka bir savaştan kaçan Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz gibi veya Diyarbakırlı, Hakkarili kardeşlerimiz gibi. Kimi zaman misket yüzünden kavga ettiğimiz olurdu. Daha küçücük bir çocukken hayatın adil olmadığının farkındalardı. Haklarını sonuna kadar savunuyorlardı. 

        Acaba şimdi hayat onlara ne sundu diye merak ediyorum. Yumruklarımızı sıkarak büyüdük. Bir topun peşinden koşan onlarca çocuk bir dönem aynı hayalleri kurduk. Mavi önlüğümüzü giydiğimizde hepimiz eşittik. Okul önleri taze salatalık, midye kokardı. Bir kutu kolayı kim bilir kaç çocuk içerdik. Dostluklarımızın hepsi önce kavga ederek başlardı. Ve başka bir kavgayla son bulurdu. Çocuk da olsak birbirimize karşı dürüsttük. Bize sürekli yapamazsın, imkansız diyen büyüklere inat kendi bildiğimizi okumaktan geri durmazdık. Özünde hepimiz iyi çocuklardık ama  ağız dolusu küfür ve hedefe kitlenmiş taşlarla kendimizi savunmaya hazırdık.  

     Bugün kocaman adamlar olduk, çok katlı plazalarda takım elbiseler giyip farkında olmadan birilerinin taşşaklarını ağzımıza alıp gargara yapıyoruz. (Bilimsel manasıyla değer verip, iltifatta bulunuyoruz başka bir deyişle olumlu geri dönüş diyebiliriz.) Para kazanarak sadece kendimizi kurtarmanın peşindeyiz. Sevdiğimiz kızlara eşi benzeri olmayan bir evlenme teklifi yapmak için her geçen gün hayal gücümüzü zorluyoruz. Yuvayı kuracak iki kişinin mutluluğunu görsün diye 500 kişilik iyi organize edilmiş düğünler olmazsa olmaz. Nasılsa takılardan gelen para ile maliyeti çıkacağız öyle değil mi? Peki ya yurt dışında yapılan balayına ne demeli? Sorsanız Ankara'dan öteye gitmemiş insanlar , Pisa kulesini parmak ucuyla iten pozlar verip Napoli'de en ince pizzanın tadına varıyor. Hayat bir seri üretimi dönüşmüş. Mutluluk tacirleri iş başında. Sidik yarıştırır gibi mutluluğumuzu, kariyerimizi, mobilyalarımızı yarıştırıyoruz. 

       Lanet olsun bu gecede  sistemi eleştiren bir yazı yazdım. Öncesinde sistemi eleştiren mükemmel bir film izleyip, saatlerdir Tupac Shakur dinliyorum. Pazartesi sabahı takım elbisemi giyip, aynı kişilerle metroda yolculuk yapacağım. Hala onların hayat hikayesini merak ediyorum. Sahi gelecekle ilgili hayalleri neler acaba? Her geçen günün boka sardığını düşünüyorum. Mastürbasyon gibi bir şey değil mi sizce de? Her gün aynı şeyleri yapıp kendimizi tatmin etmeye çalışıyoruz. Sonrasında kısa bir süreliğine de olsa yaşadığımız pişmanlıklarımız var. Neyse vurguncular ne demek istediğimi anlamıştır.  İyi geceler sayın okurlar... Sevgiyle kalın, mutluymuş gibi davranın ve sosyal medya hesaplarınızdan eşşiz hayatınızı paylaşmayı unutmayın. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dünyaya hoş geldiniz orospu çocukları!

Çocukluğumdan beri her zaman yaşadığım bir duygu vardır. Bunaldığımda kaçıp saklanabileceğim bir yer bulmak ve orada yalnızlığın verdiği ses...