28 Ocak 2017 Cumartesi

Bir İstanbul Masalı...

        İstanbul'u en çok iki zamanında seviyorum. Kışın karpostal misali zamanlarda ellerin cebinde, soğuk havayı içine çeke yürüyorsun ya. Galata köprüsünün üstünden geçerken oltalar atılıyor bir bir denize. Haydi rastgele. Oltadaki balığın son çırpınışları ve balıkçının yüzündeki o sevinç göstergesi.Şehir hatları vapuru beyaz bir kuğu gibi süzülüyor boğazın serin sularında. Bacasında tüten kara dumanlar, bir bardak sıcak çayı iki elinin arasına alıp ısınan insanlar, martılara simit atanlar, yalnızlığa göz kırpanlar, geçmişe özlem duyanlar, gidene el sallayanlar evet hepsi aynı vapurun yolcusu. Ben şahidiyim tüm bu olanların. 

           Yaş 26'nın son demleri, çarpık dişlerimle dilimi hafiften ısırıyorum. Saçlarıma aklar erken düşse de bakmayın yaşlı göründüğüme, içimdeki küçük çocuk komşunun camını kırmak için can atıyor hâlâ.  Teoman'ın mutsuzluğa ve karamsarlığa yazdığı şiir  tadındaki şarkılar dilimde. Kulağımda tınısı yağmurlu bir İstanbul akşamı ben, keyfim ve yalnızlığım demleniyoruz dem meyhanesinde...


             İstanbul'u sevdiğim diğer bir zaman bahar aylarının gelinlik kızlar gibi çiçek açtığı zamanlar. Ne yazın kavurucu sıcakları ne de kışın titreten soğukları var. Ada vapurunda elimde kitabım, sabahın ilk ışıklarında önce Sait Faik'e bir selam çakıyorum. Büyükada'da bir zamanlar yaşamış Nurullah Ataç ama bugünlerde Ataol Behramoğlu'nun mekanı... Bir şansımız olsa şiirden konuşsak onunla. Adalar demişken sonra aklıma Halikarnas Balıkçısı geliyor, Bodrum onunla iken daha güzeldi. Bir de Datça'sına aşık Can Babamız vardı ya.  Yaşadığı yeri insanlardan daha çok seven şair adamlar...


              Mesela Kuzguncuğun o tarihi ağaçlarının arasından ağır adımlarla ilerliyorsunuz. Sanki koca koca ağaçlar sizi selamlıyor geçerken. Dükkan önlerinde tabureler, çay içerken o serçe parmak huzura kalkıyor şahidiyim a dostlar. Tavlada kaybeden elbet oluyor ama dostluk her zaman baki. Çengelköy var bir de biz hıyarlarını yiyemedik ama; böreği de çayla güzel gidiyor. 

              Çok hızlı yaşıyoruz oysa şiir tadında yaşasak hayatı daha da bir güzel olmaz mı? Az ama öz arkadaşlar. Muhabbetine doyum olmaz lakin bir de ağacın altında tek başına soluklan bakalım. Çıplak ayaklarınla bas hele o güzelim toprağa. Ne dert kalsın ne keder içinde. Bir de türkü tutturdun mu ohh değmeyin keyfine. 


              

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dünyaya hoş geldiniz orospu çocukları!

Çocukluğumdan beri her zaman yaşadığım bir duygu vardır. Bunaldığımda kaçıp saklanabileceğim bir yer bulmak ve orada yalnızlığın verdiği ses...