17 Ocak 2017 Salı

Nostalji Kuşağı'nda : 90'ların Çocukları...

      Çok karamsar yazılar yazdığıma bakmayın aslında ipimle kuşağım, sikimle taşağım bir hayat yaşıyorum. Saçlarım erken beyazlamış, ulan hafiften de böyle yandan yandan açılıyor. Büyüdük kocaman adam olduk, elimiz ekmek tutuyor, kariyer falan eh işte, fikirler de az çok olgunlaştı. Hep bir anlam atfettim hayatıma " Ben mutlu olacağım" diye, fakat öyle hayal kurmakla, çalışıp didinmekle olmuyormuş. Bok yiyenin evladı bunu anlamak için binlerce kitap okuyup, film izlemeye ne gerek vardı diye soruyorum kendime. 

     En kolay yolu seçip nostalji tadında yaşamaya başladım hayatı. Tarkan'ın ilk albümlerini dinliyorum, her şarkı sözü birbirinden farklı ruh halime hitap ediyor. Gülay'ı hatırlayanlar vardır, favorimdir kendisi. "Bahar geldi geçti, sen gelmez oldun."  MFÖ, Zerrin Özer, İzel-Çelik-Ercan, Grup Vitamin, Sertab Erener, Nilüfer, Kayahan, Sezen Aksu, Ahmet Kaya.... Ulan daha da gerilere gittim. Nostalji kuşağından İlhan İrem, Erkin Koray, Edip Akbayram, Cem Karaca, Şenay ile hayat bayram olsa... 

        Üniversite'de  solcuyum diye takılıyordum. İçimizde gizli bir anarşizm vardı. Kalın kalın kitaplar okuduk, kitaplıkta tuğla gibi yer kaplıyor anca... Bu hayata verilecek en güzel tepkiyi şairlerin mısralarında buldum. Garip Akımı, İkinci Yeniler tabiki... İsimlerini saysam sanırım bu yazıyı bitiremem. Didem Madak ile Şükrü Erbaş bizim jenerasyonun baş tacıdır. 

         Bir zamanlar futbolcu olma hayali kuran ben, bugün ayağıma top değmesini geçtim. Oturup ağız tadıyla maç bile izlemiyorum. Endüstriyel futbol amatör ruhumuzu da aldı götürdü. Halbuki çıkartmalarını biriktirdiğimiz futbolcuların hayat hikayelerini bile bilirdik.  94'de Roberto Baggio'nun kaçan penaltısı ile başladı sevdamız. 98'de efsane jenerasyonun dümeni Zinadine Zidane'da idi. Gerçek Ronaldo 9 numaralı formayı giyerdi bize göre. Totti ve Gerard semt çocuğu olarak kaldılar ömürleri boyunca. Ronaldinho futbolun gülen yüzüydü. Roberto Carlos gelip Sivas'ta çay içti ya la... Bu gözler nelere şahit oldu. Bugünün düz topçuları diyeceğimiz adamlar takır takır atıyordu golleri. İnzaghi, Trezeguet ve tabiki Gabriel Batistuta...

        Neden düşüncelisin diyorlar. Kaç yaşındasın ki çocukluğundaki ortamı özlüyorsun diyorlar. Alevi komşularımız vardı, beraber camiye giderdik teravih namazlarında. Muharrem ayında aşure ikram ederlerdi bize. Birbirimize öylesine sahip çıkardık ki, mezhep denilen şeyin ne olduğunu bilmeden büyüdük biz mahallemizde. Bir kutu kolayı dört kişi döndük. Fruko gazozu içmek için 3 saat maç yapmak zorundaydık. Okul çıkışları taze salatalık kokardı hatırlar mısınız? Tuzlayıp uzatırlardı bize. Leblebi tozu yiyip ağzımızdan püskürte püskürte konuşurduk. Bir iddia uğruna midye tezgahını kapatırdık.  Şair Didem Madak'ın dediği gibi "Dünya bir daha hiç bir okul çıkışı gibi kokmayacak mı?"

         Karamsarlıktan yola çıkıp güzel günleri yad ettik a dostlar. Karamsar düşüncelerin altında güzel çocukluğumuzun anıları saklı oysa ki... En büyük hayalim çocukluğumu aratmayacak bir yetişkinlik yaşamak. Belki hayalden öteye geçmeyecek ama ne diyor Ernesto Che: " Belki hiçbir şey yolunda gitmedi ama hiçbir şey de bizi yolumuzdan etmedi..." O zaman Selam olsun devrimci çocuklara...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dünyaya hoş geldiniz orospu çocukları!

Çocukluğumdan beri her zaman yaşadığım bir duygu vardır. Bunaldığımda kaçıp saklanabileceğim bir yer bulmak ve orada yalnızlığın verdiği ses...