Geçmişe takılıp kalmışım. Gecenin 12'sinde sinemadan çıkmış Mahmut ile Zeytinburnu sokaklarını turluyoruz. Her yer bembeyaz, şansımız var ki o saatte salep satan bir yere denk geldik. Sohbet yanında tarif edilmez bir tat da kaldı damağımızda.
Neden bu kadar karamsar yazdığımı soruyorlar. Yengem merak etmiş Murat'ın canını bu kadar sıkan şey nedir diye? Yanımdayken gülüp eğlenen insanlar, azıcık hayatı sorgulamaya başladığımda senin derdin nedir dostum diyorlar. Sahi nedir derdim? Babam gibi olmayacağım dediğim her geçen gün biraz daha babama benzemem. Köpek gibi çalışıp her geçen gün kendime olan sevgimi, saygımı kaybetmem. Binlerce kitap okuyup hayal dünyamda yüzlerce fikri harmanladıktan sonra kendimi yeterince ifade edememem. İnsanların ön yargısı, anlaşılamamak, nasihat verenlerin verdikleri nasihatin tam tersini yapmaları.
Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar'ından biriyim. Hayali kahramanlarla konuşuyorum, olmayan kadınlara şiirler yazıyorum. Olanların kıymetini bilmiyorum. Kendimden başka kimseye güvenim kalmadı galiba. O çok sevdiğim komşularım bahçe içerisindeki evlerini müteahhitlere satıp çok katlı binaları diktikleri günden beri tadı tuzu kalmadı mahallenin. Kar yağdığında mutlaka evin camına bir iki kar topu isabet ederdi. Birileri ıslık çalardı, çalamayan adımızı haykırırdı sokaklarda. Mahallenin en iyi golcüsü Kapalıçarşı'da tezgah üstü piyasada çocukluğunu, hayallerini takas ediyor üç kuruş paraya. Defansın bel kemiği yıllardır çalışmaktan harap olmuş. Tekstil piyasasını toza dumana kattı. Yıllar önce edebiyat okumak ile sosyolog olmak arasında gidip gelen ben; para kazanmak için para ile uğraşmalı deyip ekonomi okudum. Artık her sabah çalar saatin sesine uyanıp yaptığım tercihi sikeyim diye küfrediyorum kendime.
Bunca başarısızlıktan sonra iyi niyetinde bir işe yaramadığını öğrenmiş bulunmaktayız. Çünkü hayat bize okulda sundukları gibi çoktan seçmeli sorular sunmadı. Sınav klasik ama kimse gidiş yoluna göre puan vermiyor. Vefa borcu diye bir şey var boynumuza asılıp kalmış. Annelerimizin çektiği çileyi evleneceğimiz kadınlar da çekmesin diye yalnızlığa gömülüp kaldık. Birileri sizden bir bok olmaz dedi, başkası bu kadar okudunuz da ne işe yaradı hani ne oldunuz diye kapı gibi çarptı yüzümüze olanları.
Allah kahretsin insan anlatmak istiyor işte kendini? Okuduğu kitaplardaki gibi hayatın önemli anlarının altını çizmek istiyor. Tekrardan okumak için sayfalarını kıvırdığı kitaplar gibi, mutlu olduğu anlara geri dönmek istiyor insan. Bisikletten düştüğünde kanayan yarasına üflediği günlerdeki gibi, acısını dindirecek bir şeyler istiyor. Biraz huzur istiyor, samimiyet, anlayış, gülümseme, açık sözlülük, sevdiğinden karşılık bekliyor belki de.
Yalnızlık içine düşüldü mü çıkılması zor bir çukur ve çırpındıkça daha da derine batılan. Bir el çekip çıkaracak sizi. Önce sizi silkeleyip üzerinizdeki tozu alacak. Sonra aç karnınızı umutla doyuracak. İnanmak istiyorum ya gerçekten. Ama aklıma da takılmıyor değil.
-Hani yarınlar güzel olurmuş diyorlardı ya Olric. Bu yaşadığımız gün de dün'ün yarın'ı değil mi?
-Kandırıyorlar efendim kandırıyorlar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder