Ne zamandır siyaset ve ekonomi ile ilgili yazmadığımı fark ettim. Ne yalan söyleyeyim hiç de içimden gelmiyordu. Üniversiteye başladığım yıllarda her gün köşe yazılarını, makaleleri okurdum. Beğendiğim yazılarI keser, bir kitabın arasında saklardım. Çeşitli bloglara makaleler gönderirdim. Sonra okul bitti. Adam Smith ile J.M.Keynes'i okul sıralarında bırakıp, dolar aşağı dolar yukarı moduna girdik.
Koca koca kariyerli adamların ekonominin temel bilgilerini bile bilmediğini görünce bunca yıl neden okudum, niçin okudum? Bunu izahata gerek yok. Oku dediler okudum... Ucuz parayı müşterilere satan bankacının paranın kaynağını sorgulamaması, o parayı talep eden tüketicinin ödemeyi nasıl yapacağını bilmemesi. Koskoca İstanbul'da 1 milyon konut fazlasına rağmen düşmeyen ev fiyatları, köklü holdinglerin bile boş buldukları arsalara lüks konutlar yapıp AVM'ler açtığı ülkemde politikacılar çıkıp vay efendim şöyle büyüdük. TL değerleniyor, en büyük 10 ekonomiden biri olacağız. Hasta adam ayağa kalktı. Faso fiso...
Kendimi bildim bileli Gazi Mustafa Kemal'e minnet duydum. Herkesin onu sahiplendiği, kimilerinin tekeline aldığı siyasi ortamda. Ben usul usul onun fikirlerini okudum. 90 yıl önce söylediği her şeyin bir bir çıkmasını büyük bir heyecanla takip ettim. Reşit olduğum günden beri sektirmeden CHP'ye oyumu verdim. Takım tutar gibi tuttum partimi; ama fanatizm ve holiganizmden de uzak durdum. Parti kötü iken ibne hakem diye bağırmak yerine, yönetim istifa dedim. Yönetim uyuma seçmenine sahip çık diye bağırdım. Kahve ağzı ile konuşmamaya özen gösterdim. Ekonomi bilmeden ekonomi, tarihi bilmeden tarih konuşmadım. Cemaati eleştirdiğimizde bizimle alay edenler; şimdi ya hapiste, ya işsiz ya da padişahım çok yaşa deyip kalan ömrünü uzatma derdinde.
İstanbul trafiğinde bir yakadan ötekine saatlerce geçemeyen milleti Diriliş Ertuğrul dizisi ile at üstünde geçirdiler. Herkesten çok kendilerinin sahiplendiği Osmanlı tarihini İlber Ortaylı ile Halil İnalcık'tan öğrenmek yerine. Çay kurabiye eşliğinde dizilerden öğrendiler. Duble yolları, köprüleri özel şirketlere açtıkları ihaleler ile yaptırarak kamunun bütçe açığını indirdik diye bize yutturdular. Halbuki eskiden kamu yatırımlarını doğrudan devlet yaparken, bugün ihale bedelini kamu bankalarından borçlanıp üzerine bir de gerekli şartlar sağlanamazsa cezai hükümlerle kasasını dolduran sonradan görme zenginlere kapı açtılar. Merkez Bankası'nın kasasında 145 milyar dolar var diye övünenlere sesleniyorum. Açın da bilançoya bakın bir. Dolarların büyük bir kısmı sıcak para olarak yani yüksek faizden faydalanmak için gelen para. Bir kısmı da Türkiye'deki bankaların zorunlu karşılık olarak tuttuğu para. Peki bu bankalara bu parayı nereden buldu diye soracak olursanız. Yurt dışından düşük faiz oranlarından sendikasyon kredisi kullanıp ülke içinde bizlere kakaladığı paralar şu an Merkez Bankası'nda yatıyor. Birileri de çıkıp bununla övünüyor.
Bu arkadaşınız eğer bir gün zengin olursa; biliniz ki haram yemiştir. Ey faiz lobisi bu ülkeyi sana yedirmeyeceğiz. İsrail öldürmeyi bizden daha iyi bilir. Kahraman Amerikan askerlerinin en az zaiyatla ülkelerine dönmelerini temenni ederim. Büyük Ortadoğu Projesi'nin eş başkanıyız. Analar ağlamasın artık. Gezi'de eylem yapanlar yüzünden dolar kuru fırladı. Manşetlere düşen bu şekilde yüzlerce söz var.
Komşularla sıfır sorun politikası, sıfır ilişki durumuna gelmiş. İcra- iflas davaları tavan yapmış, tüketiciler bankalara boğazına kadar borçlu, büyük holdingler desen borcu borçla kapatıyor, dış borç gayrisafi milli hasılanın yarısı kadar, hapishanelerde yer yok, yüz binlerce memur görevinden ihraç edilmiş, liyakat sistemi tamamen çökmüş. Yargıya güvenmiyoruz, sanki tüm bu yaşananlar parlamenter sistemden kaynaklanıyormuş gibi bir de başkanlık sistemini övüyoruz. Eleştirilmeyi haz edemeyen, mağdur edebiyatı yapanların daha fazla mağdurlar yarattığı bir ülkede Neo-Osmanlıcılık oynayarak kendimizi avutuyoruz.
Tabi ki eleştirirken kendimizi hor görmeyeceğiz. Bizden bir bok olmaz deyip, Türkler yapamaz diyenlere inat daha çok çalışacağız. Ama neyin ne olduğunu da bilelim. Birilerini birilerine yedirmeyelim derken kendi kuyumuzu kazıyoruz haberimiz yok. Rahmetli Uğur Mumcu'nun dediği gibi : "Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmuşuz." Birazcık okuyalım, araştıralım, birbirimizi dinleyelim, farklı görüşlere açık olalım. Eleştiriden zarar gelmez, güzel önerileri dikkate alalım. Evet bu ülke tek bir sesle değil, bir koro halinde şarkı söylemeyi öğrendiği gün; işte o zaman mitinglerde öylesine söylenen sözler gerçek olacak...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder