2 Kasım 2016 Çarşamba

İlker'siz Geçen Bir Yıl...

     Dile kolay tamı tamına bir yıl geçmiş. Dört mevsimi görmüş sensiz bu gözler. Bir hazan sabahı sararmış yaprakların eşliğinde verdik toprağa. Ölünün arkasından hüngür hüngür ağlayanlar her zaman bana itici gelmişti. Hayat devam ediyordu nasıl olsa diyordum. Yaşamadan bilemiyormuş insan. Ben bu dersi 25 yaşında aldım. Başımı musalla taşındaki naaşına yaslayıp hüngür hüngür ağladım ulan. Arada fenalaştığında hastaneye gitmene alışmıştım. Hiç aklıma gelmezdi bu kadar erken olacağı. Mezarına inip bedenini kucakladılar. Öylece bakakaldık arkandan. Bak aradan bir yıl geçti ben hala kabullenemiyor iken anneni babanı düşünemiyorum bile. 

       Sensiz geçen bir yılda çok şey öğrendim. Tek başıma hayal kurmanın yorgunluğu omuzlarımda. Zor zamanlar için sakladığım çocukluk anılarımı bozdurdum bir ciklet parasına. Her pazar günü eski fotoğraflara bakıp bakıp kendimi avutuyorum. Seninle beraber mahalle arasında oynadığımız topu, ergenliğimizde yaptığımız haytalıkları. Biz hep utangaçtık da, sen hep koca yürekli çocuktun. Sevdiğin kızın karşısına hep sağa sağlam çıktın ya hastalığını bile bile. Hiç ölmeyecekmiş gibi her istediğini yaptın, yarın ölecekmiş gibi de bugünün işini yarına bırakmadın. 

         Yalnızlık diyorlar ya; 
       Ben yalnızlığın Allah'ını bilirim İlker.. Yüzlerce karamsar yazı yazdım ardından, 20 yıllık dost bildiklerim avutamadı beni. En güvendiğim adam bana kimseye güvenmemeyi öğretti. Tek başına ne bok yiyorsun dediler. Ben bir bank köşesinde derdimi kendimi anlatmayı öğrendim. Hayallerimden balonlar yapıp saldım göklere. Bayrammış seyranmış koy götüne gitsin. Tüm arayanları cevapsız bıraktım. Bayramları es geçtim. Ne içimden geldi el öpmek, ne de hal hatır sormak. Kaç tane kuzenim var bilmiyorum saymayı bıraktım. Akrabalık falan da hikaye. Ben bir seni tanırım bir de Hakan'ı... Gönül bağı dediğin başka bir şey. Siyasi görüş, cemaat kavgalarından biz büyüklerimizin de ne mal olduğunu öğrendik. 
   
          Varsa eğer alacağımız dostlarımızdan da , akrabalarımızdan da üstü kalsın. Vereceğimiz varsa da borcumuz borç. Ben can dostumu toprağa vermişim. Hayat devam ediyor diyenin de taa amına koyim. Bak yakışmadı o kadar edebiyat parçaladığım satırlara. Ama inan yüzlerce satır şiir yazsam ardından şu küfür kadar rahatlamayacağım. Unutursun diyorlar, yaşınız genç diyorlar belki de haklılar. Ama gülüşünü anılarıma kazıdım be çocuk. Olur olmadık yerde aklıma geliyorsun gözlerim doluyor. Kimi zaman gecenin bir köründe yatarken, kimi zaman Beylerbeyi'nden geçerken. Çay içerken bile geliyorsun ulan aklıma. 

       Gülüyorum geçiyorum, işe gidiyorum geliyorum, kitap desen okumaya devam, karamsar yazılarım dur durak bilmiyor. Hayat senden sonra da kaldığı yerden devam ediyor. Ama inan kimse anlamıyor beni. Kimsenin yanında seninki kadar rahat değilim. Böyle elimi omzuna atsam, sen başlasan yine hayaller kurmaya. Gezeceğimiz yerleri, izleyeceğimiz filmleri heyecanla anlatsan. Ah ulan ah kelimeler kifayetsiz kalıyor. Bu aralar soruyorlar ne zaman evleneceksin diye. Ulan ben hala çocuğum farkında değiller. 7 yaşında seninle dedemin bahçesinde koşuyorum hala, salıncakta sallanmak için kavga ediyoruz. Sen yemek yememek için bin dereden su getiriyorsun. Yengem seni yedirmek için canla başla mücadele ediyor. İnsanın yazarken eli de titriyormuş İlker. Sayende onu da öğrenmiş oldum. Sahi fani dünya son bulduğunda tekrardan bir araya gelir miyiz? Eski günlerdeki gibi uzun bir sofra kurarız. Belki yine çocuk halimizle oluruz orada. Hiçbir şeyin farkında olmayız. Anneannem sofranın başında olur. Ertuğrul eniştem mangalı yakar. Biz hiç görmedik ama belki İlknur ablan da katılır bize. İnsan düşündükçe ölmeyi de özlüyormuş İlker sen bana onu da öğrettin. Nur içinde yat kardeşim, can dostum, kuzenim. Bir gün hepimiz birilerinin anılarında yaşayacağız...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dünyaya hoş geldiniz orospu çocukları!

Çocukluğumdan beri her zaman yaşadığım bir duygu vardır. Bunaldığımda kaçıp saklanabileceğim bir yer bulmak ve orada yalnızlığın verdiği ses...