İnsanlar imtiyazların son bulmasını, onlara karşı yapılan ayrımcılığın ilgasını, hakların eşitliğini, adil bir gelir dağılımını istiyor. Kürtler, Türkler yıllardır bu hakları elde edebilmek için her türlü işkenceye, haksızlığa mağruz kaldılar. Ama bunu fırsat bilip bundan siyasi bir imtiyaz kazanmak isteyenlere ne demeli. Böl ve yönet. Böl ki zenginleşsin insanlar; böl ki insanları kolay kandırabil, kafaları karışsın ve adalete olan güven tamamen kaybolsun.
Başkanlık sistemini tartışıyoruz. Parlamenter sistemi beğenmez olduk. Demokrasiyi daha ileriye götürmek için şart olmuş. Monarşi neydi bir insanın egemenliği değil mi? Peki demokrasi neydi, milletin egemenliği değil mi yani 550 milletvekilin egemenliği. Bu egemenlik yasaların veya aklın değil sadece tutkuların egemenliği. İnsanlara özgürlük, hukuk, mülkiyet hakkı verildiği söyleniyor. Sokaklarda asayişin, okullarda kaliteli eğitimin olduğu iddia ediliyor.Peki o zaman Özgürlük nedir, refah nasıl bir şeydir?
Bir somun ekmek pişirip de bir lokmasını yiyebilen, saray inşa edip tek göz odada yatan, lüks kumaşlar dokuyup da paçavralar içinde gezinen, her şeyi üretip de her şeyden mahrum kalan uygarlaşmış insanlar...İstiklal caddesinde yürürken o güzelim mağazaların vitrin camlarına dikkatli bakın. Vitrindeki etiket fiyatı bir ailenin bir aylık geçim parası olan kıyafetlerimi görüyorsunuz. Bence daha dikkatli bakın. Camdan yansıyan görüntüde hemen arkanızda 50 kuruşa mendil satan kızı, bir kenarda sızmış ayyaş amcayı veya dilenmek zorunda kalan yaşlı teyzeye iyi bakın.
Her akşam haber kanallarında tartışıyorlar. Barış ne zaman gelecek, bu ülkede demokrasi yok, işçiler geçinemiyor, kadınların can güvenliği yok, gençler iş bulamıyor. Sonra aksi bir tez sunuluyor. Demokrasi bir yolculuk ve her geçen gün yol katediyoruz, işçiler asgari ücret ile de geçinebilir, kadınlar edebi ile evinde otursun, gençler iş beğenmesin ne olursa yaparım abi desin. Barışın gelmesi yakındır eli kulağında...
Önceden anlamıyordum ama artık çok açık ve net. Hepimiz günü kurtarmak için yaşıyoruz. Umut ekiyoruz, bir parça mutluluk biçiyoruz kendimize.
Siyasilerin bize verdiği bir parça ekmeğe şükredip, ceplerine indirdikleri ihaleleri, her geçen gün aldıkları gemicikleri ve villaları için ise helal olsun yiğidime alıyorsa hak ettiğinden alıyordur diyoruz. Bu kadar yüce gönüllüyüz işte. İnsanlar cehalete bilerek mi itiliyor yoksa isteyerek mi seçiyor bilmiyorum. Ama mutluluğun sırrı sanırım cehalette yatıyor...