27 Mayıs 2018 Pazar

DÖNÜŞÜM...

Murat Koçhan 28 yaşında, bir pazar sabahı pencereyi açık unuttuğu için götü donmuş bir şekilde uyandığı yatağından bir sürüngen gibi kıvrılarak çıkmıştır. Birkaç dakika yere uzanıp tavana boş gözlerle bakarken nedense birkaç dakikalığına tüm yaşamı film şeridi gibi gözlerinin önünden geçmiştir... 

18 yaşımda üniversiteyi futbolcu olamamanın hayal kırıklığı ile kazandığımda evimden yüzlerce kilometre öteye büyük bir özgüven eksikliği ile gitmiştim. Her insanın yaşayabileceği maddi sıkıntıları, başarısızlık korkusunu ve gelecek kaygısını sırtlamıştım. Zeytinburnu gibi kozmopolitan bir semtte doğmanın avantajlarını ve dezavantajlarını her zaman yaşadım. Küfür etmeyi de, çocukluğun acımasızlığını da, bir kız tarafından ilk ret edilişi de, sosyalizmi de ilk sokakta öğrendim. Birleşmiş Milletlerin mülteci kampı gibi okullarda Afganlarlarla, Tatarlarla, Kürtlerle ve birçok etnik kökenli çocuklarla hep beraber okuyarak, gülerek, oynayarak yaşadım çocukluğumu. 

Üniversiteyi bir Anadolu şehrinde okumanın birçok dezavantajını yaşadım. Avrupai bir eğitim alamadık mesela. Lisede yabancıl dil ağırlıklı eğitim almam avantajdı ama üniversitede üstüne bir tek tuğla koyamamak eksiklikti. Vizyonu olmayan hocalardan, imkansızlıklardan yakınıyorduk kimi zaman. Doğudan gelen kırık Türkçeli çocuklarla okulu bitirip hayata atılmanın derdindeydik. İyi ki oralarda okumuşum diyebiliyorum ama. Çünkü çocukluğumun en güzel günlerini köyünde geçirmiş bir çocuk olarak özümü koruyabildim biraz olsun. 

Üniversiteden mezun olduktan sonra fırsat eşitliğinin olmadığını pratikte öğrenmiş oldum. Anadolu'da okumama rağmen İstanbul'da doğmam ve kendimi geliştirmek için birazcık çaba sarf etmem bana bazı imkanlar sağladı. Küçücük dünyamız birden genişledi. Çünkü ülkenin en iyi üniversitelerinden mezun, yabancı liselerden ve kolejlerden mezun olan insanlarla arkadaş oldum. Onlarla rekabet ediyorum. 

Kimi zaman kıskanıyoruz galiba onları. Onlar kadar şanslı olabilseydik diyoruz. Tabi ki eğitimli ve zengin bir ortamda doğmak bir şans. Fakat şu da var; zamanında dizimizi kırıp derslerimize çalışmadığımız için iyi bir üniversitede eğitim alma hakkını kaybettik. Ergenlikte ders çalışmak yerine okuldan kaçıp, boş arsalarda futbol oynuyorduk. Geceleri Venedikli Gondolcular gibi mehtaba karşı kürek çekiyorduk... Bu yüzden onlar yürüyen merdivenle hedefe doğru giderken, biz yangın merdiveninden koşarak çıkmak zorundayız. Haliyle bedenen ve ruhen yorulup, yıpranıyoruz.

Ve geldiğim noktada kendimi bir kabuğa hapsettiğimi düşünüyorum. Çok kitap okuyarak, yazarak, farklı düşünceleri takip ederek, tartışarak, aklı selim düşünmeye çalışarak, objektif ve tarafsız olarak toplum içerisinde kabul görebileceğimi, saygınlık kazanabileceğimi düşünüyordum. Fakat yanlış dönemde doğduğumun farkına geç de olsa vardım. Kadınlara karşı mahçup ve utangaçım. Aynada kendime bakmaktan kaçınıyorum. Kibirli olmaktan korkuyorum o yüzden kendimi acımasızca eleştirip, beğenmiyorum. Realist olmaya çalışırken insanlar beni karamsar, düşünceli ve biraz da ezik birisi gibi algılayabiliyor. Bunun da farkındayım maalesef. 

Kurumsal bir şirkette çalışıp, hayalgücü geniş, hayattan zevk almasını bilen, mutlu olmasını becerebilen insanların arasında kendimi bulunca afalladım. "Güç, para ve statü" olmadan mutlu olamayacağımı, bir kadınla mutlu bir birliktelik yaşayamacağımı düşünmeye başladım. 

Eminim ki bu yollardan geçen benim gibi birçok insan, birçok arkadaşım vardır. Buraya kadar okuduysanız eğer pes etmiş, vazgeçmiş ve kabullenmiş olduğumu düşüneceksiniz. Fakat artık verdiğim bunca emekten sonra boşa kürek çektiğimi düşünmüyorum. Hatalarımdan ders alabilecek, farklı düşünceleri anlayışla karşılayabilecek, sınıfsal farklılıkları kabullenebilecek ama onları yıkmaktan vazgeçmeyecek, sahip olamadıklarımdan dolayı şikayetçi olmak yerine elimdekilerle yetinip mutlu olabilecek kadar olgunluğa eriştiğimi düşünüyorum. 

Kafka'nın Dönüşüm kitabındaki gibi bir sabah uyandığımda neye dönüştüğümü gördüm. Ve bu hikayeden payıma düşeni aldım. 

Bir insanın ölümü düşünmek için haklı bir sebebi olabilir mi?

2021 yılında hiç blog yazmamışım. Ne olacak benim bu üşengeçliğim bilmiyorum. Halbuki eskiden her Allah'ın günü bir şeyler yazardım. 20&...