Bir İslam aleminin koruyuculuğunu üstlenmediğimiz kalmıştı. Çok şükür hayaldi gerçek oldu. Diğer ülkelerin selameti açısından biz bu Neo Osmanlıcılık rüyasından vazgeçelim. Kim diyor yahu İslam aleminin Türkiye'nin önderliğine ihtiyacı olduğunu. Biz daha 79 milyon insan aynı topraklar üzerinde birliği beraberliği sağlayamamışken nerden çıktı şimdi bu. Burası Türkiye ama; mesela yeterince cami var, biraz okul yapalım dediğinizde auuu kıyametler kopuyor. Vay efendim din düşmanları. Rusya'nın komünist olduğu dönemlerde meşhur bir laf vardı. "Onlar bize maaş veriyormuş gibi yapıyor, biz de çalışıyormuş gibi yapıyormuşuz." İşte muhafazakar Türkiye'de ise "Onlar Müslümanları düşünüyormuş gibi yapıyor, biz de inanıyormuş gibi yapıyoruz..."
Bakınız sene 2003, Irak'ta 1,5 milyon insanın ölümü, binlerce kadının tecavüzü, yok olan bir toplum ve işkencelere maruz kalan insanların dramı ile sonuçlanan bir savaş. NATO'ya üye olduğumuz için İncirlik üssünden demokrasi dağıtmaya giden binlerce Amerikan uçağına göz yuman Türk halkı. Bugünkü aklı selim siyasetçilerimiz o zaman kahraman Amerikan askerlerinin en az zaiyatla ülkelerine dönmelerini temenni ediyordu. Oluşan vicdan azabını 2222'ye 5 TL karşılığı SMS göndererek giderdik. Yardım kolileri olmasıydı Irak'ın hali ne olurdu kim bilir.
Sonra aklımıza yüce Filistin davası geldi. Ama durum çok karışıktı. Hem abluka altındaki Müslümanların hakkını savunacaktık. Yani ülke için popülizm yapıp siyasi tabanın desteğini alacaktık. Hem de kapalı kapılar ardında İsrail ile ekonomik ve stratejik işbirliğini sağlayacaktık. Sonuç mu Mavi Marmaray... Ölenlerin kefareti biraz gözyaşı, biraz beddua, bir daha da Davos'a gelmem ve yıllar sonra kopardığımız 20 milyon dolar... Kandırıldık ey halkım...
2010 başlarında ve 2011 yıllarında Arap baharı yaşandı. Müslüman olan Arap yarımadasında demokrasi rüzgarları esti. 20 yıllık devlet başkanları tarihin kanlı sayfalarına gömüldü. Dış mihrakların oyunu diyenler de oldu. Eş başkanı olduğumuz Büyük Ortadoğu Projesi'nin planı diyenler de oldu. O zaman az çok fikir sahibi olduğumuz ülkelerin liderlerine diktatör dedik. Bizim hükümetimiz sahip çıkmadı yıkılan iktidarlara. Mesela daha önce Srebrenitsa katliamına göz yuman, bugün bize kafa tutan NATO ; Başbakanımız tarafından Libya'ya müdahale için göreve çağrıldı. Ey halkım biz yine kandırıldık...
Suriye'de iç savaş çıktı. Onlarca cihatçı örgütler türedi birden. Biz ilk başlarda İŞİD'e sempati duyduk birkaç kafirin kellesini kesince. Belki de dedik bunları PKK'nın üzerine salarız. Ama daha önce biz sanki aynı şeyi HİZBULLAH ile denemiştik. Sonuç tabi ki hüsran. Ülkenin güney sınırı kevgire döndü. Biz x-ray cihazından geçmeden metroya binemezken, elin katilleri ülke sınırları arasında cirit atıyordu. Komşular ile sıfır sorun politikası, komşularla sıfır ilişkiye döndü.
Baktık ki dışarıda karıştıracak bir halt kalmadı. Yeni sorunlar ve yeni düşmanlar gerekti. Hop önce biz Rıza Sarraf kaynaklı İran krizi çıkardık. 17-25 Aralık operasyonu ile siyasi literatürümüze FETÖ'cülerde girdi. Halbuki beraber yürümüştük biz bu yollarda. Ey halkım biz yine kandırıldık. Bakın balyoz, ergenekon ve kürt siyaseti meselesine girmedim bile.
Peki Türk milleti olarak ne değişti hayatımızda. Dilimize yapışan sloganlar işte. Duble yollar, köprüler, havalimanları, her ile bir üniversite, AVM'ler. Yani koskoca bir beton yığını ekonomisi. He arada birer tane yerli tank, yerli gemi, insansız hava aracı yaptık. Teşekkürler Türkiye. Ekonomisi Amerika'dan gelen sıcak paraya bağımlı, katma değeri sıfır ürünler üreten, teknolojik verimliliği düşük, eğitim standartları dünya sıralamasında yerle bir olmuş Türkiye; geçen hafta Darbeye dur dedi. Ve biz yine tüm sorunları halı altına süpürdük, yanlışlarımızı görmezden geldik, öz eleştiri yapamadık. Ne mi yaptık? Bayrakları aldık zafer turuna çıktık. Sonuç ne bir adım geriye ne bir adım ileriye. Hala olduğumuz yerde sayıyoruz. Ey halkım durmak yok kandırılmaya devam...