12 Eylül 2012 Çarşamba

O'nsuz Bayramlar...

   Bu gece geçmişi yad ettim. Kaybettiklerimi ve kazandıklarımı masaya koydum ve önüme baktım. Aynada değişen yüzümü, kırlaşan saçlarımı seyrettim. Ve bir günün daha benden alıp götürdükleriyle arkama yaslanıp düşüncelerimi kağıda döktüm...
     Bayramlar her zaman için bir aile için özel olmuştur. Bizim ailemiz için de her zaman öyleydi. Her zaman harika  geniş bir aileye sahip olduğumu düşünmüşümdür. Her bayram tüm aile İzmit'te o güzel bahçeli evimizde biraraya gelir, bayramı beraber geçirirdik. Büyükler kahkahalar eşliğinde sohbet eder,biz torunlar ise o koca bahçede bir oraya bir buraya koştururduk. Dedem bize her bayram enfes poğaçalar, harikulade baklavalar yapar damaklarımızı şenlendirirdi. Anneannem bizi yanaklarımızdan öperdi, ama arada da bahçedeki çiçeklere zarar vermeyelim diye de uyarmıyor değildi :) Ne güzeldi o günler. Evet ne güzeldi diyorum çünkü o günler galiba geçmişte kaldı...
      Geçen yıl 28 Ağustos'ta anneannem aramızdan ayrıldI. Ölüm hakkında konuşmak tuhaf bir durum ama o güne kadar ölüm hiç bu kadar yakınımda olmamıştı. Belki onun ölümünü bekliyorduk ama kabullenmek istemiyorduk. Onu en son Hasan dayımlarda görmüştüm. Ayrılmadan bir gece önce bize çocukluğumuzu nasıl da büyüdüğümüzü anlatmıştı. Günden güne gözlerimizin önünde eriyen anneannemi yine de teselli ediyorduk. Moral çok önemliydi bir kanser hastası için ; ama 74 yaşında koca çınar 7 çocuk, 17 torun sahibi FATMA KAMACI kim bilir neler görmüş,yaşamıştı bu hayatta Azraille buluşmasına az kaldığını mı anlamayacaktı. Onunla son vedalaştığımda sanki biliyordu, neler olacağını. Hadi torunlarım kendinize iyi bakın ; kim bilir bir daha görüşemeyiz belki demişti. Evet haklı çıkmıştı, onu kanlı canlı son görüşümdü, ta ki dedemin kefenini sıyırmasına kadar...
        Onsuz geçen bayramlar artık daha sessiz, daha tatsız geliyor. Yediğimiz tatlının, attığımız kahkahanın eski tadı yok. Ya dedeme birşey olursa işte o zaman bu aile bir daha eskisi gibi bir araya gelecek mi ? Koskoca aileyi biraraya getiren koca çınarlar da olmasa kimsenin birbirinden haberi olmayacak. 7 kardeş 17 torun ve birbirinden farklı hayatlar...

Denemeler...

     Gündemin çok çabuk değişebildiği ülkemde inanın nelerin olup bittiğini takip etmek gün geçtikçe zorlaşıyor. Bilgiye ulaşmak kolay ama bu kadar bilgi kirliliğinin içinde doğrusuna ulaşmak bir hayli zor. Malum 2 gün önce Türkiye'nin II. Çeyrek Büyüme rakamları açıklandı 2.9 gibi bir rakamdı açıklanan değer. Bugün bu konudan giriş yapıp yazımı şekillendireceğim.

       Son on yıldır krizin olduğu yıl hariç hızlı bir büyüme trendi içindeydik. Yüzde 8'lerde seyreden rakamlar ile ülke ekonomisi coşmuş hatta aşırı ısınma var biraz soğutmak lazım bile denmişti Türk ekonomisi için. Gazeteler,dergiler, televizyonlar her gün bir yandan büyüyen,gelişen Türkiye'den bir yandan borç batağına düşen, cari açığı büyüyen Türkiye'den bahsederken sıradan bir vatandaş olarak hangisine inanalım. Ekonomiyi yönlendirenler bizleri istatistiklere boğarak şöyle büyüdük,böyle zenginleştik safsataları ile uyutmaya devam ededursunlar biz bankalara ne kadar boçlandık ona bakalım. Türkiye büyüyor ama nispi olarak fakirlik döngüsünü kıramıyor.

         Son 20 yılda Çin'in yapmış olduğu atak ortada 500 milyar doları aşkın bir dolar rezervi,rekor büyüme rakamları, dünya ticaretini etkileme gücü her şey bu kadar net iken Çin halkının sefaletini gören,konuşan kimseyi göremezsiniz. Devlet kapitalizmi diye yeni bir sistem yarattı adamlar. Ülkenin kasası dolarken, halkı cebi delik kalmaya devam ediyor. Gelelim Türkiye'ye kağıt kaplan olduk, 2 yıl önce Avrupa'nın büyüyen trendiydik. AB'ye ne gerek var onların bize ihtiyacı var diyorduk, ortadoğuda prestij yaptık lider ülke oluyorduk. Bugün büyüme rakamları düştü,cari açık arttı acaba Türkiye ekonomisini kötü günler mi bekliyor diyoruz. Konuşup yazan çok nasılsa halkın dilinden konuşmuyorlar kimse de anlamıyor.

         Ekonomi eğitimi alan herkes az çok şu konudaki çelişkiyi düşünür. Türkiye'nin dolar rezervi son 10 yılda 70 milyar dolar arttı, artan milli gelir de cabası. Zenginleşen Türk milletinin cebine giren para bu kadar artmış iken olmayan gelirini iskonto edip bu kadar harcama yaparken enflasyon rakamları nasıl oluyor da hala tek haneli rakamlarda kalabiliyor. Şunu diyebiliriz, büyüme rakamları doğrultusunda dolaşıma çıkan para arttırılıyor veya artan talebi karşılayacak bir arz var ortada; ama ihracat ithalatın %60'ını karşılarken bu biraz düşündürücü geliyor bana. İthalatın büyük bir kısmı enerjiye gidiyor, bu da makul olarak bir maliyet kalemi, aynı kar düzeyinde kalmak isteyen üreticiler hiç mi ürünlerine zam yapmıyor. Bu kadar mı mükemmel işleyen bir ekonomi var. Ama iyimser düşünecek olursak artan milli gelir ve döviz ticaretimizi geliştirdi, artan üretim artışı da enflasyon rakamlarının yükselmesine mani oldu. Hatta Merkez Bankasının başarılı hamlelerini de buna ekleyebiliriz.

       Bazı ortamlara girip çıkıyoruz,tartışma ortamında iktidarın sözcülüğünü yapan arkadaşlarımıza bolca rastlıyoruz. Nedense bir eleştiri yaptığımızda hep başarıları kıskandığımız söyleniyor. Ve 20 yıl öncesi ile bugünü kıyaslamaya başlıyorlar. Büyüme rakamları, enflasyon, ihracat-ithalat rakamları, artan bütçe, yapılan altyapı yatırımları evet bunun için teşekkür ettik 3 dönem iktidara üst üste oy vererek. Ama bunlar zaten gelişen dünyada olması gereken şeyler. Hükümet tüm bunları kendi cebinden değil, bizlerden topladığı vergiler ile yapmıyor mu? Gelelim zenginlik kıstasına; ev ve araba almak kolaylaşmış, herkesin cebinde son model telefon varmış, lüks oteller,avm'ler inşa edilmiş. Zenginliği neredeyse tüketime endeksleyen bir toplum olup çıktık. Nerede tasarruf, bu ülke büyüyor da senin benim param ile mi büyüyor. Sıf ülkeye biraz daha dolar girsin diye yüksek tutulan faizler, satılan gayrimenkuller, yapılan özelleştirmeler hiç kimse olayın bu yönünü düşünmüyor. Hala daha ufak bir dalgalanmada ekonomi ve ülke kötüye gider mi diye tedirginiz. Siyasi istikrar bozulursa ülke topyekün kötüye gidecek diye korkuyoruz. Kanımca bizi yönetenler kendilerini bize muhtaç etmekten pek memnunlar. Yoksa kendi ayakları üzerinde duran bir sistem yaratırlarsa bu kadar rantı kim yiyecek...

         

Bir insanın ölümü düşünmek için haklı bir sebebi olabilir mi?

2021 yılında hiç blog yazmamışım. Ne olacak benim bu üşengeçliğim bilmiyorum. Halbuki eskiden her Allah'ın günü bir şeyler yazardım. 20&...