Biz erkeklerin hayatında 4 önemli evre vardır. İlk evre sünnet ile başlar ve erkekliğe adım atarsınız. Sonraki evre de üniversiteyi bitirir ve sizin için harcanan emekleri boşa çıkarmadığınızı gösterirsiniz. 3. evre artık kendi ayaklarınızın üstünde durursunuz yani bu adam olduğunuzun göstergesidir. Artık kimseye muhtaç olmadığınıza göre kendi yuvanızı kurup çoluk çocuğa karışma vaktiniz gelmiş demektir. Yani evinin erkeği çocuklarının babası olmak...
Askerden geldiğim akşam teyzem söyledi bunları bana. Çok düşündüm, ne zaman geldik bu duruma diye. Şunu farkettim ki askere gidene kadar hep mağdur rolü yapmışım. Hangimiz yapmadık ki? Mağdur olmak demek, asla özür dilemek zorunda kalmamak demektir. Mağdurlar sorumlu değildirler, çünkü her zaman suçlayacak birilerini bulurlar. Çocuk iken kaçımızın hayalleri yoktu. Bir futbol topunun peşinden yıllarca koştuğumu hatırlıyorum. Suçu hep başkalarında aradım, halbuki çevremde keşfedilemeyen onlarca gizli yetenek varken. Üniversiteden mezun olduktan sonra girdiğim onlarca mülakatlarda hep sonuna kadar dolduramadığım iş başvuru formlarından nefret ettim. Arayan insan değil, aranan insan olmak nasıl bir şeydi acaba.
Bahane üretmek için onlarca sebebim vardı. Yüzümüz her zaman gülümsüyordu ama aklımızın odaları karamsar düşüncelerle doluydu hep. Halbuki hayat daha ne kadar kötü olabilir ki! Düşüncelerimiz yüzünden onlarca yıl hapis yatmadık, cezaevinde işkence görmedik, ekmek almaya giderken canımızı almadılar, çocukların tek kurşunla sonsuzluğa uğurlandığı bir savaşın ortasında kalmadık. Peki neydi bizim buhranımız? Şöhretini yitirdikten sonra gündemde kalmak için Survivor'a katılmak zorunda olmamız mı? İphone'un son sürümünü almak için saatlerce sırada beklemek zorunda olmamız mı? Bankadan çektiğimiz kredi ile evlenip düğünümüzde hiç sahip olamayacağımız son model arabayı süsleyip dünya evine girmek mi?
Eski nesiller Amerika'yı keşfetti, Everest Dağı'na tırmandı, Güney Amerika'daki yağmur ormanlarına daldı, Güney Kutbu'na gitti, yetmedi Ay'a çıktılar. Biz ne yaptık. Ailelerimizin dişinden tırnağından arttırdığı para ile bir dershaneye kayıt olup evimizden kilometrelerce ötede okumak için evimizden ayrıldık. Geri döndüğümüzde elimizde rulo yapılmış bir diploma, boşa geçirilmiş yıllar, çabuk vazgeçilmiş hayaller ve sızlanmakla geçen bir ömür. O yüzden şundan vazgeçsek iyi olur. Mağdur falan değiliz, sızlanmayı bırakalım...
Askerden geldiğim akşam teyzem söyledi bunları bana. Çok düşündüm, ne zaman geldik bu duruma diye. Şunu farkettim ki askere gidene kadar hep mağdur rolü yapmışım. Hangimiz yapmadık ki? Mağdur olmak demek, asla özür dilemek zorunda kalmamak demektir. Mağdurlar sorumlu değildirler, çünkü her zaman suçlayacak birilerini bulurlar. Çocuk iken kaçımızın hayalleri yoktu. Bir futbol topunun peşinden yıllarca koştuğumu hatırlıyorum. Suçu hep başkalarında aradım, halbuki çevremde keşfedilemeyen onlarca gizli yetenek varken. Üniversiteden mezun olduktan sonra girdiğim onlarca mülakatlarda hep sonuna kadar dolduramadığım iş başvuru formlarından nefret ettim. Arayan insan değil, aranan insan olmak nasıl bir şeydi acaba.
Bahane üretmek için onlarca sebebim vardı. Yüzümüz her zaman gülümsüyordu ama aklımızın odaları karamsar düşüncelerle doluydu hep. Halbuki hayat daha ne kadar kötü olabilir ki! Düşüncelerimiz yüzünden onlarca yıl hapis yatmadık, cezaevinde işkence görmedik, ekmek almaya giderken canımızı almadılar, çocukların tek kurşunla sonsuzluğa uğurlandığı bir savaşın ortasında kalmadık. Peki neydi bizim buhranımız? Şöhretini yitirdikten sonra gündemde kalmak için Survivor'a katılmak zorunda olmamız mı? İphone'un son sürümünü almak için saatlerce sırada beklemek zorunda olmamız mı? Bankadan çektiğimiz kredi ile evlenip düğünümüzde hiç sahip olamayacağımız son model arabayı süsleyip dünya evine girmek mi?
Eski nesiller Amerika'yı keşfetti, Everest Dağı'na tırmandı, Güney Amerika'daki yağmur ormanlarına daldı, Güney Kutbu'na gitti, yetmedi Ay'a çıktılar. Biz ne yaptık. Ailelerimizin dişinden tırnağından arttırdığı para ile bir dershaneye kayıt olup evimizden kilometrelerce ötede okumak için evimizden ayrıldık. Geri döndüğümüzde elimizde rulo yapılmış bir diploma, boşa geçirilmiş yıllar, çabuk vazgeçilmiş hayaller ve sızlanmakla geçen bir ömür. O yüzden şundan vazgeçsek iyi olur. Mağdur falan değiliz, sızlanmayı bırakalım...