14 Ekim 2018 Pazar

EKMEK ARASI

Bu aralar ciddi ciddi yazdıklarımı kitaplaştırmayı düşünüyorum. Ne dersiniz sayın okuyanlar. Bir Nilgün Bodur, bir Hakan Mengüç ya da Kahraman Tazeoğlu olur muyum? Fuck the system ya da madafaka diyerek günümüzün şaşalı ve parlak yaşantısını eleştirip, o hayatı yaşamaya başladığımda ise ne oldum delisi olsam. Fena mı olur? 

İstifa edeceğim güne sayılı günler kaldı desem yalan olur? Yalan olur tabi amına koyim. Bulunduğum yere gelmek için, sahip olduğum deneyimi ve bilgiyi edinmek için ne badireler atlattım. Hardcore mu dersiniz Gangbang mi dersiniz anlatsam roman olur ki; onu yazmanın derdindeyim zaten. İşe başladığım günden beri benim hayallerim var bir gün istifa edip onları gerçekleştireceğim dediğim kim varsa benden önce istifa etti ve gitti. Neyse ki tüm bu olanlardan bir ders alıyorum ve not ediyorum. Çok pis bileğlendim, hepinizin amına koyucam kıvamındayım. İstanbul sen mi büyüksün ben mi büyüğüm muhabbetine girmeme az kaldı. 

Bu zamana kadar yaptığım kara mizahı, okuduğum kitapları, espri anlayışımı kullanarak neden bir şeyler yapmadım diye düşünüyorum. Çünkü babam bana oku adam ol, helalinden para kazan dedi. Ben de öyle yaptım. Sonra baktı ki benden bi sikim olmayacak. Bu sefer de; "gir devlete oğlum, devletin malı deniz yemeyen keriz. Bak biz çalmadık da ne oldu" demeye başladı.  

Geçen gün evlilik muhabbeti açtım. Ulan Zeytinburnu'nda doğup büyümüş adamız. Az çok her türlü piçliği görmüş geçirmişiz. Kafamız zehir gibi çalışıyor. Ama hep iyiyle kötü, doğru ile yanlış arasındaki ince çizgi üzerinde yürümesini bildik. Çok şükür bunu öğreten büyüklerimiz oldu. Dedim ki yaş 28'e geldi. Ben de bir yuva kurayım, bir düzenim olsun. Hayalini kurduğum evime sahip olayım. Kira olsun ama benim hayalim olsun. Raflarına kitaplar dizdiğim kütüphanem olsun, akşamları iş stresini unutup eşimle, dostumla yürüyebileceğim bir semt olsun, çocukluğumun kalabalık ve mutlu aile tablosunu yeniden çizeyim istedim. 

Gel gör ki istemez olaydık. Tepkiler şu yönde:
  • Evlenip ne yapacaksın. (Ailem)
  • Biz evlendik de ne oldu? (Annem)
  • Boş ver oğlum ben senin yaşında olsam ne evleneceğim bak keyfine. (Babam)
  • Sen henüz ne istediğini bilmiyorsun. (Annem)
  • Evlensin be ne olacak, bu yakında bekar evine çıkar parayı çarçur eder. (Komşum)
  • Ooo sabaha kadar gerdek pompa (Arkadaşlarım)
Bir de diğer tarafı var işin. Mesela yıllar önce görücü usulü asla evlenmem deyip, yaş kemale erince büyüklerimizin münasip gördüğü bir kızla evlenelim diyerekten tükürdüğümüzü yalıyoruz. Gerçi benim annem çok soğukkanlı ve böyle şeylerde gözü pek olmadığı için "oğlum sen bulamadıysan biz hiç bulamayız" deyip işin içinden sıyrılmasını biliyor. Tebrik ediyorum malını bu kadar iyi bilen tok satıcı böyle olunur işte...

Bu arada sevgili dostum Mahmut'la yaptığımız kara mizah ve öz eleştiriler sonrası bizi umutsuz vaka, lonely man, müzmin bekar gibi gören arkadaşlarımız da var. Ya da iş hayatından şikayet ettiğim için, sistemi eleştirdiğim için, daha doğrusu gerçekleri görüp bunların üzerine gittiğim için beni isyankar ve her şeyden şikayet eden biri olarak görüp; öğüt vermeye çalışan, acıyan, küçümseyen arkadaşlarım da var. Hadi öyleyim diyelim. Ulan birisi de çıkıp adam akıllı bir yol gösteremedi ki. Yok tinder'dan kız düşür, yok yöneticilerine yalakalık yap yüksel, hükümette adamın olsun Ankara'da memur ol. Kısacası sizin vereceğiniz nasihatin ben ta amına koyim sayın arkadaşlar....

Gerçi hatanın büyük bir kısmı bizde. İlişki nasıl yürütülür bilmiyoruz çünkü. Mesela karşındaki insanı tanımak istiyorsun birazcık esrarengiz ol diyorlar. Açık sözlü ve dürüst olalım diyorsun bu kadar gerçekçi ve karamsar olma diyorlar. Değer verelim, el üstünde tutalım desek fazla ilgiye boğma diyorlar. Temastan kaçınalım her şeyin zamanı var desek acaba başka birisi mi var diyorlar ya da iktidarsız diyorlar. Tam tersini yapsak bu ne acele ayol, ayıp ayıp diyorlar....Şiirler okusak, şairlerden alıntı yapsak bana edebiyat yapma diyorlar.  Biz de yapacağınız işi sikeriz deyip kendi yolumuzdan ilerliyoruz. Bu arada ettiğim küfürlere çok fazla takılmayın. Kibar kibar söyleyince anlamıyorsunuz çünkü. 

Yani geldiğimiz noktada Bukowski amcamın dediği gibi "Aslında çok küçük şeyler bile kendimi mutlu hissetmeme yetiyordu. Ama bütün mesele, bu küçük şeyleri şu dünyanın içinden bulup çıkarmaktı."


7 Ekim 2018 Pazar

Kırılmadık Bir Şey Kalmadı

Can Yücel'in bir şiiri aklıma geldi bugün eve dönerken. Ve şiiri kendime uyarlarken buldum kendimi.
14 yaşındaki ben, 22 yaşındaki ben ve 28 yaşındaki ben Kuzguncuk sahilinde bir banka oturmuş manzarayı izliyoruz. 

14 yaşındaki ben döndü ve konuşmaya başladı. "Bir gün büyük bir futbolcu olacağım. Tıpkı Emre Belözoğlu gibi. Ailemi maddi açıdan rahata kavuşturacağım. Doğup büyüdüğüm mahalleye dönüp insanlara olan vefa borcumu ödeyeceğim. Eski arkadaşlıklarımı devam ettireceğim. Mütevazi kalmaya özen göstereceğim. Güzel bir kadınla evleneceğim ama tek özelliği güzel olması olmayacak. Futbolcu olsam bile cahil kalmamak için özen göstereceğim. Bir diploma sahibi olacağım." 

22 yaşındaki kahkaha attı. "Çok toysun henüz, söylediklerinin hepsini yapabileceğine inanıyor musun?" dedi. 28 yaşındaki ben tebessüm etti. Neden olmasın sen yeter ki  bunları istemekle kalma. Çok çalış, elinden geleni ardına koyma dedi."

22 yaşındaki ben elindeki bir fincan sıcak çaydan uzun bir yudum aldı. "Zamanında derslerime çalışmak yerine okuldan kaçıp top oynadım. Hem ailemi hem de kendimi kandırdım. Evimden kilometrelerce uzakta, kıt kanaat geçinerek okumak zorunda kaldım. 18 yaşıma kadar doğru düzgün ders çalışmayan ben, oturup saatlerce ders çalıştım ki; iyi bir ortalama ile mezun olayım. Fakat treni bir kere kaçırmıştım. İyi bir üniversitenin diplomasına sahip olmadığım için basamakların en altından çıkmaya başlayacaktım. Fırsat eşitliğinin olmadığı iş dünyasında tırnaklarımla kazıyarak çalışmak zorunda kalacağım. Asla bankacılık yapmayacağım. Bağımsız denetim firmalarında geceli gündüzlü çalışılır mı canım? Hem zaten beni de oralarda işe almazlar? Peki ben ne yapacağım henüz karar veremedim. KPSS'ye girip memur mu olsam? Ama torpil ve siyasi referans ne olacak? Akademisyen olabilir miyim ki? Zengin olmak istemiyorum. Akşam evime erkenden gideyim, çayımı içeyim, kitabımı okuyayım bana yeter."

14 yaşındaki ben bu sözleri duyunca ileride futbolcu olamayacağını anladı. Yüzü düştü.  Yaşadığı hayal kırıklığını atlatması birkaç yılını alacak gibi. 28 yaşındaki ben uzaklara daldı. Elindeki şiir kitabını açıp o an ki ruh haline iyi gelecek cümleleri aradı.  Birasından uzun bir yudum çekti. Özdemir Asaf'ın kitabından altını çizdiği bir cümleyi okudu. "Mutluluk ele geçirilecek bir şey değil. Ya elde edilmeden önce düşünülen bir amaç ya da elden kaçırıldıktan sonra anlatılan bir hikayedir."

Birbirinden farklı paralel hayatlarımın hepsinde kurduğum tüm hayallerin suya düştüğünü gördüm. İyi bir futbolcu olabileceğimi söylüyorlardı. Aynı zamanda iyi bir öğrenciydim. Okuldan kaçıp top oynamasaydım İstanbul'daki iyi üniversitelerden birinden mezun olabilirdim. İyi bir çalışandım. Di'li geçmiş zaman kullandığıma bakmayın. Hâlâ çalışıyorum ama artık geleceğe dair somut hayaller kurmuyorum.  Mevcut işimle bir ömür boyu çalışıp helal yollardan yaşamak istediğim semtteki evi alamayacak gibi duruyorum. Bankadan 20 yıl vadeli borçlanıp alabilirim ama sanırım mezara girene kadar borcunu ödemekle geçer ömrüm. Tıpkı o çok eleştirdiğim babam gibi kırk yıl boyunca alın terimle çalışıp hiç bir şeye sahip olamayacağım diye korkuyorum bazen. 

Fakat sonra babamın aslında isteyebileceği çoğu şeye sahip olduğunu düşünüyorum. İyi bir eş, iki tane çocuk, 40 yıllık arkadaşlıklar, sağlıklı bir beden, mütevazi bir hayat... Evet hâlâ ikimiz beraber çalışıp kirayı ödemek zorundayız. Kenara üç beş kuruş para koyup bir ev almanın derdindeyiz. Demek ki bizim de eşek gibi peşinden koşacağımız havucumuz buymuş ne yapalım. 

Nazım Hikmet'in de dediği gibi: "Ben doğacak çocuğumdan geri, babamdan ileriyim." Babamın yaptıklarından da yapamadıklarından da gerekli dersleri almaya çalışıyorum. Evet üzerime oturan şık kıyafetler giyip gezmiyorum. Ayağımı yerden kesecek bir araba almak yerine işime de, gezmeye de toplu taşıma araçlarıyla gitmeye devam ediyorum. Kenara koyup birikim yapmam gereken parayla kitap almaya devam ediyorum, okumaktan zevk alıyorum. Deniz kenarında oturup kimi zaman şiirler, kimi zaman kendimi anlatan kelimeler yazıyorum. Eskiden bir fincan çay beni rahatlatırdı. Artık bir duble rakı, ya da bir şişe bira da rahatlatabiliyor. Babam gibi olmayacağım dediğim her geçen gün. Babam kadar emekçi, babam kadar yorgun ve babam kadar düşünceli oluyorum. 

Sanırım hayatımın geri kalan günlerinde evleneceğim kadınla tanışıp birkaç tane de çocuk sahibi olmak beni bekliyor. Onlara iyi bir hayat sunmak için çalışacağım. İyi bir gelecekleri olsun diye; iyi bir eğitim almaları için çabalayacağım. Ve bunları yaparken anlayışlı ve sevecen bir eş ve baba olarak kalmaya çalışacağım.  Yani babamda eksik olan şeyleri benim tamamlamam gerekecek. Bunları tek başıma yapmam imkansız gibi. O yüzden iyi bir eş, iyi bir arkadaş ve iyi bir anne olabilecek kadınla tanışmam gerekiyor... Asıl sınav şimdi başlıyor gençler...

Bir insanın ölümü düşünmek için haklı bir sebebi olabilir mi?

2021 yılında hiç blog yazmamışım. Ne olacak benim bu üşengeçliğim bilmiyorum. Halbuki eskiden her Allah'ın günü bir şeyler yazardım. 20&...