Bayramlar çocuk iken güzeldi. Şimdi ise kimsenin olmadığı İstanbul'un keyfini çıkartıyoruz. Sahi bayram mı geldi diye düşünüyorum? Eskiden iple çekerdik o güzelim günleri. Çocuktuk çünkü, yorgun değildik. Para kazanmak zorunda hiç değildik. Yaşadığımız tek stres yaramazlık sonrası yiyeceğimiz azar, belki de birkaç tokattı.
Kuzenlerimizi görebildiğimiz toplaşmalardı bizim için bayramlar. Bak her bayramda olduğu gibi İzmit anılarımı yad edeceğim ama ne yaparsın insan özlüyor işte. An itibari ile İnstagram'da tatil fotoğrafları dört bir yanımızı sarmış. Güney ve Ege sahilleri tıklım tıklım, otellerde aylar öncesi rezervasyonlar yerini bir sonraki bayrama bırakıyor. İstanbul'dan kaçış serbest, çileli yolculuklar yerini deniz, kum ve güneş'e bırakıyor. Yani bayramlar artık sadece bir tatil fırsatı biz yetişkinler için. Dedemin dizinin dibinde toplanan torunları yok artık. Gerçi biz torunlar da az hayırsız değiliz ya... Anneannem öldükten sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Şu hayatta iki insanı geri getirebilme hakkım olsa anneannemi ve İlker'i getirmek isterdim. Onlar yaşasa belki çocukluğumu bu kadar özlemezdim.
Bugün kimsenin olmadığı parkımızda arkama yaslanmış kitap okurken arada başımı kitaptan kaldırdığımda gökyüzüne, çimenlere baktım. Derken o sırada iki tane küçük kız kardeş el ele koşuşuyordu. Küçük olan paytak paytak yürürken, büyüğü peltek peltek konuşuyordu. "Duy duy ayaba geliyooo..." Bayram onların bayramı. Sonra karşıma üstü yırtık pırtık kir pas içinde küçük bir çocuk oturdu. Türkçe konuşmuyordu sanırım Suriyeli. Parkta dolaşan sahipsiz bir sokak köpeğinin peşinden koşmaya başladı. Islık çalıp, onu çağırıyordu. Birbirleri ile kaderleri aynı mıydı yoksa? Bugün bir sokak köpeğine sarılıp, onu doyasıya seven kaç çocuk var Allah aşkına...
Eve doğru yürürken açlıktan olsa burnum keskin kokular almaya başladı. Balkondan bir çocuk rüzgar gülüne üflüyor. Annesi arkada mutfakta harıl harıl iftar hazırlıkları yapıyor. Sanırım aldığım koku köfte kokusuydu. Önden oğluna pişiriyor, kendileri iftarda yiyecek. Evinde patates köfte pişenler çocuklar mutlu çocuklardı bana göre. Yani bizim çocukluğumuzda öyleydi. Mükafattı, karne hediyesiydi, misafirlerin gelmesiydi. Sonra eve geldim benzer kokular bizim evde de var. Annem bayram için çikolatalar, şekerler almış. Oysa ben almayı bile düşünmedim. Kim gelecek ki bize bayramda? Bu da yetmezmiş gibi mutfakta hummalı bir çalışma. Tatlılar, börekler... Evet ben vazgeçsem de annem vazgeçmiyor. İyi ki vazgeçmiyor...
Şimdi odamda arkama yaslanmış bu satırları yazarken an itibari ile ara verdim. Duvardaki şairlerin posterlerine bakıyorum. Özenle biriktirdiğim bin küsür kitabıma bakarak geçen zamanı aklımdan hesaplıyorum. Keşkelerim var belki, daha çok özlem niteliğinde. Evet özlüyorum. Ama iyi ki diyorum, bana hatırlayacağım, geçmişi yad edebileceğim anılar veren bir ailem var. Güzel ve mutlu bir çocukluğum, artık görüşmesek de bir zamanlar oyunlar oynamaktan zevk aldığım kuzenlerim var. Aramıza her manada mesafeler giren dedem var. Bayramda aramaya üşendiğim aslında hiç de alışkın olmadığım için arayamadığım teyzelerim, dayılarım, amcalarım var. Şimdi nerede o eski bayramlar demek geliyor içimden ama neyse neyse... Hadi hepinize iyi bayramlar. Geçmişe özlem duyarken, bugünden şikayetçi olmaya devam !